57
Produkter
anmeldt
906
Produkter
på konto

Seneste anmeldelser af Ravenous

< 1  2  3  4  5  6 >
Viser 1-10 af 57 forekomster
15 personer fandt denne anmeldelse brugbar
1 person fandt denne anmeldelse sjov
975.4 timer registreret i alt (869.4 timer, da anmeldelsen blev skrevet)
FM serisi ile tanışmam hemen hemen 6-7 yaşlarıma denk geldi. Tabi o zamanlar seri FM değil CM idi. Daha yeni yeni okumayı öğrenmiş biri olarak bütün o yazılar benim için birer hazine gibiydi. İşin komik tarafı henüz bir bilgisayarım yoktu bile. Beden yaşça çok büyük olan kuzenimin bilgisayarına girer ayrı bir kariyer açar oynardım. Bilgisayarım olduğu zamana kadar hep bu şekilde oynadım. Daha sonra bana da bilgisayar alınması ile birlikte FM 08 oynamaya başlamıştım. O zamanlar oyunlara erişmek şimdiki kadar kolay değildi. Hele taşra bir kentte yaşıyorsanız neredeyse imkansıza yakındı. Yeni çıkan FM 08'in korsan CD'sini alıp bilgisayarıma yükledim. Okuldan eve geldiğim öğle aralarında, yaz tatillerinde işten çıktıktan sonra, tatil günlerimde, okul dönemi hafta sonlarında, yatılı okuduğum dönem eve geldiğim zamanlarda sadece FM 08 oynuyordum. 2013 yılına kadar da sadece FM 08 oynadım. Muhtemelen FM 08'de onbinlerce saatim vardır.
Haliyle etrafımdaki bütün insanlar benim bu oyunu oynadığımı biliyordu. Tuttukları bir takımla ilgili transfer dedikoduları çıktığında bana gelip oyuncuyu soruyorlardı. O dönemler yaz aylarında berber çıraklığı yapıyordum. Bizim çocukluk yaşlarımızda kıraathanelerden sonra en çok insanın girdiği yerler berberler olurdu. Haliyle bütün şehir namımı bildiğinden sürekli çalıştığım berbere gelirdi. Ellerinde gazeteler, dergiler ile bana oyuncu sorarlardı. Niang, Dİa, Meira, Baros, Andre Santos, Cristian ve aklıma gelmeyen bir sürü oyuncunun transferlerini benle konuşmuşlardı. Verdiğim cevaplara göre transfer edene sövüp sövmemeye karar veriyorlardı.
Hatta bir noktadan sonra iş ilerlemiş şehrin önemli bir kısmı FM oynamaya başlamıştı. Gecenin bir yarısı evin kapısı çalıyor, arkadaşlarım benden oyuncu önerisi istiyorlardı. Şehir çığrından çıkmıştı. Neyse ki yatılı okula gitmem ile birlikte bu dönem yavaş yavaş sonlandı.
Tabi bir de işin içimde hep uhde kalan kısımları oldu Hazard, Firmino, Fred, Haaland, Vidal, Renato Augusto ve ismini artık hatırlayamadığım bir çok futbolcuyu daha piyasa yapmadan keşfetmiştim. Defterlerim dahi vardı. Hangi rol için hangi oyuncu iyi, yaptığım kariyer planına göre kimi alıp kimi satmalıyım gibi bir sürü listelerim, taktiklerim ve gelecek planlaması vardı.
Kabul etmeliyiz ki her güzel şeyin bir sonu var. Son birkaç senedir artık o eski tutkuyu içimde hissetmiyorum, dönüp arkama baktığımda 6-7 yaşlarındaki o çocuğun taşıdığı tutku ve merakı artık taşımadığımı görüyorum. Zaten 2013 yılından beri sadece tekli yıllardaki FM'leri oynuyordum. Galiba artık bitti. En azından oyun bu mekanikleri ile kaldığı sürece bir daha oynayacağımı düşünmüyorum. Bu durumda en üzüldüğüm şey ise Fİfa'nın ayrı bir FIFA Manager oyunu vardı. FM karşısında tutmayınca bıraktılar. Eğer o seri bir şekilde devam edebilseydi, FM şu an bambaşka bir noktaya gitmiş olurdu. Hisse satın alma, ev, araba satın alma, aile kurma, kulüp satın alma gibi bir çok farklı mekanik vardı oyunda. Kazandığınız paranın bir anlamı oluyordu, oyunu tutku ile devam ettirme nedenleriniz oluyordu. Belki bir gün bunlar tekrar gelirse oynamaya devam edebilirim; ama şimdilik benden bu kadar. Bana gerçek hayatıma bile etki eden hoş anılar bıraktığın işin teşekkür ederim FM. Umarım ileride en güzel halinle tekrar yollarımız kesişir.
Skrevet: 3. marts.
Fandt du denne anmeldelse brugbar? Ja Nej Sjov Pris
79 personer fandt denne anmeldelse brugbar
19 personer fandt denne anmeldelse sjov
8
2
61.8 timer registreret i alt
Yıl 1314, İngiltere ile Fransa'nın savaştığı bir esnada, savaş baltalarımızı mezarlarımızdan çıkartıp güneye doğru durdurulamaz bir hücum başlatmamızın üzerinden yalnızca 70 yıl geçti. Bu kutlu davamızda 2 kralımız öldü. Önce İrlanda'yı ardından Britanya adasının tamamını İngilizlerin elinden aldık. Şimdi Brugge kalesi kuşatmamızın son anlarındayız. Kale tahkimatları yaklaşık 3 gün önce yıkıldı. Kale 1 aydır yiyeceksiz hayatta kalmaya çalışıyor. İçerideki küstah son İngiliz kralı topraklarını geri vermem karşılığında barış anlaşması yapacağını söylüyor. Daha kuzeyde, Londra'da isyanlar çıkmış durumda. Tekrar İngiltere idaresine tabi olmak istiyoruz diyorlar. Pek fazla vaktim yok. İngilizlerin tam 80 sene önce yakıp yıktıkları tarlalarımızı, köyleri hatta Edinburgh'u her İskoç gibi hatıramda yaşatıyorum. Elimi kaldırıp son hücüm emrini vermek zorundayım. Bu savaş benden çok önce başladı; ancak ben bitireceğim. Bugün son İngiliz soylusu dahi ölecek. Yoksa 70 yıldır uğraşan ulusumuzun emekleri heba olacak, Manş Denizi tekrar İngiliz ve Fransızlar arasında sınır olacak. İrlanda tekrar İngiliz egemenliğine tabi olacak. Olası bir yenilgi halihazırda isyan eden İngiliz isyankar köylülerini daha da cesaretlendirecek. Talih o ya tabii düşmanları Fransızlar dahi onların yanında. Talih de düşman da onlardan yana olsun, dün Londra'ydı, bugün Brugge, yarın Paris önümde diz çökecek.

Fransızlar yardıma gelmeseydi, kale çoktan düşmüş olacaktı; ancak benim yönetimim altında talihsizliklerden şikayet etmek yoktur. Arkada bıraktığım ihtiyat birlikleri Fransızları oyalarken Brugge surlarına yardıma yetişemediler. İngilizlerin tüm adayı boyunduruk altına aldıkları Uzunyaylılar Fransız süvarilerini paramparça etti. Piyadelerim ise kaleyi 1 gün olmadan indirdi. Casuslarım İngiliz Köylü İsyanını bastırdı. Fransızların uğruna savaşacakları hiçbir şey kalmamıştı. İngilizler tarihin tozlu sayfalarına karışmıştı. Artık Fransızlar sıranın kendilerine geldiğini bilip müttefik arayışına girseler de çoktan soylularını parayla satın almış, etrafındaki ülkeleri işgal planına ikna etmiştim. Önce hapishanemdeki komutanların bir kısmını para karşılığı ikna edip Fransa'da isyanlar tertipledim. Sonra İsyancılara karşı yardım teklifi ile ordumu Fransa'nın içlerine kadar soktum. Ordum stratejik noktalara erişince çok hızlı bir şekilde Ren Nehri'nin kuzeyini ele geçirdim. Fransızlar olan biteni anlamaya çalışırken kalan mahkumları da isyana gönderdim. Paramparça oldular. Kral ordusunu toparlayana kadar ben Paris önünde 5 çayımı yudumluyordum.
Akabinde güneydeki İspanyollar ve Portekizliler, Doğuda Cermen ülkeleri çöllerde Araplar teker teker mağlubiyeti kabullendi. Her ne kadar haritada göremesem de tüccarlarım koloniler kurup bana sürekli para getirdi. Ülke sınırlarında üretilmeyen tek bir ürün dahi yoktu. Hatta tüm şehirlerim binalar ile doluydu. Papalığı yalnızlaştırdım. Otoritemi kabul etmek zorundaydı ve ne istersem yapıyordu çünkü maddi destek sağlayabilen bir tek ben kalmıştım. Ardından daha doğudaki Slavlar, Türkler, Moğollar, Ortodokslar, Şiiler hepsi bana boyun eğdi. Para sıranın kendisine geldiğini biliyordu. Çünkü sadece ikimiz kalmıştık. Tam Roma düşecekken ülkede iç savaş çıktı. Birkaç ülke hızlıca yönetimimden ayrılmıştı. İçim kan ağlasa da barış yaptım. Sonra gazabımın ne kadar ağır olduğunu göstermek için isyan eden ülkelere döndüm. Elime geçen bütün soyluları astım. Şehirleri, köyleri, manastırları, kasabaları yerle bir ettim. Yaşayan hiç kimse kalmamıştı.

Artık 2. Roma seferi için her şey hazırdı. Şehir tam düşecekken, yine bu sefer daha fazla ülke isyan edip krallıktan ayrıldı. Yine isyanları bastırmaya döndüm neredeyse bitmek üzereydi ki açıklanamayan bir nedenle öldüm. Ben İskoçların ulu hükümdarı, Avrupanın ve Anadolunun Fatihi, Slavkıran, Arap Gazabı, Cermen Felaketi, Cihan imparatoru, basit bir suikaste kurban gitmiştim. En yakınım bildiğim danışmanlarım beni arkamdan vurmuştu. Benim yerime küçük kardeşimi tahta geçirmek istemişler, Papanın da desteği ile soğuk bir kış sabahı beni öldürmüşlerdi. Liderlik ve hükümdarlık kolay değildi, ben yokken başaramadılar da parça parça kurduğum ülkeyi kaybettiler. En sonunda, İngiltere ve Fransız topraklarının bir kısmına hapsoldular. Dünyada kartlar yeniden dağıtıldı. Şehirler molozlara, köyler toza, ordular mezarlıklara karıştılar. Savaşlar devam etti, krallıklar yıkıldı, yenileri kuruldu. Oysa ben tüm dünyayı tek sancak altına toplamaya, savaşları sonsuza kadar bitirmeye, İskoçların makus talihini değiştirmeye çok yakındım. Vizyonumu hiç göremediler. O yüzdendir ki İskoç anavatanında doğan çocuklara hala adımı veriyorlar.

Bruce Strongheart, son gerçek cihan İmparatoru, burada yatıyor. Başka dünyaları kutsamak için yelken açtı.
Skrevet: 24. juni 2023. Sidst redigeret: 24. juni 2023.
Fandt du denne anmeldelse brugbar? Ja Nej Sjov Pris
13 personer fandt denne anmeldelse brugbar
10 personer fandt denne anmeldelse sjov
34.9 timer registreret i alt
Kaynak yönetimi ile üs inşa etme türleriyle idle oyun mekaniklerini birleştiren Dragon Forge, maalesef teknik özellikleri itibariyle kötü bir oyun olmuş. Nesli tükenmiş bir ejderha olarak geldiğimiz evrende, lanetli toprakların lanetlerini kaldırarak hikayenin sonunu getirmeye çalışıyoruz. Bunu yapmak için de mücevher üretip, bu mücevherleri sunaklarda yakıyoruz. Tabi bir yandan düşmanları yenebilmek için güçlenmeye ihtiyaç duyduğumuzdan item geliştirmek yeni yapı yapabilmek için yardımcı kaynak topluyoruz. Tüm oyun bundan ibaret maalesef. İşin kötü yanı oyun özellikle belirli biyomlarda sürekli siyah ekrana dönüyor ve oyunu kapatıp açmanız gerekiyor. Bunun yanında rezalet bir fizik motoru var. Normalde çok yüksek bir potansiyeli olmasını beklemiyordum. Zaman geçirmelik bir oyun olarak görüyordum; ancak bu tarz bir oyun olmasına rağmen ileri düzeyde teknik sıkıntılarının olması maalesef oyunu benim için kötü bir oyun yaptı.
Skrevet: 4. juni 2023.
Fandt du denne anmeldelse brugbar? Ja Nej Sjov Pris
15 personer fandt denne anmeldelse brugbar
18 personer fandt denne anmeldelse sjov
2.0 timer registreret i alt
Hikaye ve tasarım olarak gayet umut veren bir oyun olsa da birkaç açıdan tamamen sınıfta kalan bir yapım olmuş. Yayıncı firmanın ufak bir firma olmasından dolayı aslında pek yüklenmek istemiyorum; ancak eksiklikleri ve hataları gerçekten çok göze batıyor. Öncelikle oyunun iyi yaptığı şeylere değinmek istiyorum.

-Oyunun görsel tasarımı, kullandığı renk paleti gerçekten çok hoş. Tasarım konusunda seçilen materyaller, o soğuk İskandinav coğrafyasını size gayet güzel ve net bir şekilde hissettiriyor.
-Hikayede her ne kadar çok ilerleyememiş olsam da arka planda işleyen iyi bir hikaye olduğu konusunda oyun size ikna ediyor. Bakın hikaye ister kötü çıksın ister iyi. Burada anlatmaya çalıştığım husus oyun içerisinde, ilerleyiş sizi hikayenin iyi olduğuna ikna ediyor olması.
-İlerleme esnasında elde ettiğiniz lootların, istiflenmiyor oluşu gayet hoş. Çünkü çetin coğrafya şartlarını bu şekilde daha iyi. İstiflemeye çalışsanız dahi ilerlemeniz pek mümkün olmuyor çünkü geliştirmeleri yapmak zorundasınız.

Oyunun kötü kısımlarına değinmeye geçmeden önce, olumlu olarak bahsettiğim özelliklerin gayet ikna edici olduğu konusunda uyarmalıyım; ancak oyuna bu iyi özelliklerinden dolayı şans vermek istiyorsanız mutlaka bu kısma da bakın.

-Oyunda maalesef bir ses bugu var. Açık-kapalı mekanlarda, sakin ortamlar ile savaş olan ortamlar arasında geçiş yaptığınızda oyunun sesi patlamaya başlıyor. Bu patlama kendi kendine geçiyor ve geçmesi veya olmaması konusunda maalesef yapabileceğiniz hiçbir şey yok. İşte tam bu noktada olumlu olarak bahsettiğim coğrafyayı hissettirme özelliği de maalesef eriyip gidiyor.
-Bu olumsuz özellik kişiden kişiye göre değişebilir; ama bence savaş sistemi çok kötü. Bir nevi taş-kağıt-makas mekaniğinin varyasyonu ile elde edilen savaş mekaniği maalesef çok zorlayıcı. Bakın oyunun kendisi değil, savaş mekaniği çok zor. Oyunu zorlaştırmak belki de gerçekçi yapmak için verdikleri uğraş combatın neredeyse yapılamamasına sebep olmuş.

Benzer nitelikte çizgisel ilerlemesi ve aksiyonu olan hatta yakın konsepte de sahip olan birden fazla oyun oynadım. Bunlardan bazılarını beğendim bazılarını beğenmedim; ancak bir şekilde hepsini bitirebildim. Bu oyunu ise maalesef bitiremeden silmek zorunda kalıyorum. Çünkü oyunu oynayamıyorum gerek savaş mekaniği gerek anlık başlayan ve uzun süre devam eden ses patlamaları çileden çıkartır vaziyette. Oyuna harcadığım para ve emek maalesef gözümde kayıptan fazlası değil.
Skrevet: 21. marts 2023.
Fandt du denne anmeldelse brugbar? Ja Nej Sjov Pris
 
En udvikler svarede d. 22. mar. 2023 kl. 12:08 (vis svar)
28 personer fandt denne anmeldelse brugbar
18 personer fandt denne anmeldelse sjov
26.3 timer registreret i alt
Cult of the Lamb birkaç arkadaşımın tavsiyesi ile giriştiğim bir oyundu. Tipik olarak fazlasıyla Moonlighter’ın ve Children of Morta’nın ilerleme yapısına benziyor olmasından dolayı da oyun biraz kendisine çekti. Görsel tasarımı uygun olsaydı geliştiricisine bakana kadar oyunun 11 bit studios yapımı olduğunu söyleyebilirdim. Benzettiğim oyunlardan da anlayacağınız üzere, 11 bit studios’un roguelike oyunlarına fazlasıyla benziyordu. Hemen hemen 25-30 saatlik bir oynanış süresi var. Tabi bu süre tüm her şeyi yapıp bitirmek istiyorsanız geçerli. Şimdilik oyunda new game+ sistemi yok; ancak kesinlikle olması gerekiyor. Eğer oyunu 1 kez bitirirseniz bunun mümkün olduğunu hatta olması gerektiğini çok rahat fark edeceksiniz.

İncelemelerimde spoiler vermeyi pek sevmiyorum; ancak bazı noktalardan incelememi açmam gerekiyor. Oyunun başlangıcında, bir “tanrı” için kurban edilmek üzereyken başlıyoruz. Devamında oradan kurtulup kendi “kült”ümüzü kuruyoruz. Bir yandan kültümüzdeki takipçilerimizin ihtiyaçlarını giderirken bir yandan da kendi ihtiyaçlarımız için onları kullanıyoruz. Yani kazan-kazan sistemi ile ilerliyoruz. Hatta zindanları açabilmek için belirli bir sayıda takipçiye ihtiyacımız oluyor.

Oyunun haritasındaki diğer lokasyonlarda bulunan NPC’lerin bizlere verdikleri görevleri de yaparak gelişiyoruz. Oyun tür ve genel yapısıyla aynı türdeki oyunlardan pek ayrılmıyor. Bir sonraki odalarda ne olduğunu bilmediğimiz zindanlarda ana bossa kadar ilerlemeye çalışıyoruz. Bazı odalarda çeşitli NPC’ler, size farklı seçenekler sunan ve geliştirilebilen silahlar var. Bu zindanların düşman türü ve genel yapısı zindandan zindana değişiyor. Bu açılardan diğer Dungeon Crawler-Roguelike oyunlarının neredeyse birebir aynısı; ancak Cult of the Lamb’ı benzerlerinden ayıran kısmı ana mekaniklerinden ziyade konusu ve konusu etrafında şekillenen oyuna özel mekanikleri. Bu mekanikleri de spoiler vermemek için anlatmıyorum.

Cult of the Lamb’ın kötü yanı yeni çıkmış olmasının da etkisiyle biraz bugının olması. Özellikle takipçileriniz sizden bir şey isterken oyun buga girebiliyor ve cevap veremiyorsunuz. O yüzden oyunu kaydedip menüye çıkmanız gerekiyor ve oyuna geri girdiğinizde takipçiniz sizden gelip bir şey istemiyor. Onun dışında özellikle 4 ana zindanın sonuncusunda çıkan yaratıkların bir kısmı haritanın dışında çıkabiliyor. Bütün yaratıklar ölmeden diğer odaya geçemediğinizden mecburen üssünüze dönmek zorunda kalabiliyorsunuz.

Yeni çıkmış olmasına rağmen içerik olarak gayet doyurucu ki incelemenin başında da bahsetmiştim 25 saatten fazla bir oynanış süresi var. Türkçe dil desteğinin olmaması biraz kötü olsa da ağır bir İngilizcesi yok. Hatta diyaloglar dışında pek metin de yok. Zaten artık Türkçe dil desteği için umudu kesmiş vaziyetteyim. Başlangıçta 70 TL gibi gayet uygun bir fiyata çıktı; ancak kurdan dolayı fiyatını güncellediler. Yeni normal fiyata göre 160 TL kabul edilebilir bir rakam. Roguelike oyunları seviyorsanız gayet keyif alabileceğiniz bir oyun.
Skrevet: 12. marts 2023. Sidst redigeret: 12. marts 2023.
Fandt du denne anmeldelse brugbar? Ja Nej Sjov Pris
27 personer fandt denne anmeldelse brugbar
14 personer fandt denne anmeldelse sjov
17.2 timer registreret i alt
The Tenants, ilk bakışta göze hoş gelen grafikleri ile ilginizi çok rahat bir şekilde çekiyor. Bununla birlikte mekanikleri ve oyunun temel mantığı da gayet ilgi cezbedici bir durumda. Oyuna ilk girdiğiniz 4-5 saat boyunca fazlasıyla keyif vereceğini her türlü size garanti edebilirim; ancak asıl sorun bu 4-5 saatten sonra yaşanmaya başlıyor. Oyun bu noktadan sonra şehir değiştirmek ve daha fazla para kazanmak dışında hiçbir şey vaad etmiyor. Fazlasıyla daireye sahip olsanız bile hala, çöp toplamanız, saçma saçma kiracı problemleri ile ilgilenmeye devam ediyorsunuz. Daireyi kiralarken beğenen kiracılar, tamamen kendi zevklerine uygun yapılmış evlerde dahi tadilat istiyor. Sürekli saçma sapan ayak işleri ile uğraşmak zorunda kalıyorsunuz. Bunları maalesef geçmenin bir yolu yok. Bu durumdan dolanmanın tek yolu, farklı şehirde bulunan evleriniz ile ilgili problemleri acentenin çözmesi; ancak bu sırada başka bir şehirde bulunmak zorunda olduğunuzdan, o şehirdeki kiracılarınızın problemleri ile ilgilenmek zorunda kalıyorsunuz.

Oyun başında ev tadilatı, kiracı bulma, kiracı bakıcılığı yapma görevleri size ufak miktarlarda paralar kazandırdığından güzel dursa da bir yerden sonra bu görevleri yapmak için nedeniniz kalmıyor. Yani ekstra gelir elde etmek için bu işleri yapma motivasyonunuz olmuyor. İyi para bırakmıyorlar ve sürekli aynı şeyleri yapıyorsunuz.

Bu noktada oyunun temel problemi aslında ilerleyiş olgunlaşmasının olmaması. Dördüncü saatte yaptığınız şeylerin aynısını dört yüzüncü saatinizde de yapıyorsunuz. Oyunun Türkçe dil desteği var; ancak son fiyat güncellemesi furyasından etkilendi ve fiyatı çok yükseldi. Bu haliyle bu fiyatı kesinlikle hak etmiyor.

Normalde yönetim oyunlarını çok severim; ama oyunun asıl problemi de bu. Yönetim oyunu olma iddiası var sadece. Çünkü o kadar fazla ayak işi ile sizi uğraştırıyor ki yönetim kısmına geçemiyorsunuz. Bu nedenlerle pek önerebileceğim bir oyun değil. Sadece 4-5 saat oynarım diyorsanız alabilirsiniz. Çok da eğlenirsiniz; ancak daha fazlası etmeyeceğini bilmeniz gerekiyor. 4-5 saatlik bir oynanış için de inanın fiyatı değmez.
Skrevet: 30. januar 2023. Sidst redigeret: 27. marts 2023.
Fandt du denne anmeldelse brugbar? Ja Nej Sjov Pris
 
En udvikler svarede d. 23. apr. 2023 kl. 8:56 (vis svar)
15 personer fandt denne anmeldelse brugbar
14 personer fandt denne anmeldelse sjov
9.0 timer registreret i alt (8.9 timer, da anmeldelsen blev skrevet)
Dedektiflik oyunlarını oynamayı seven biri değilim; ancak hikayeleri ile mekanikleri iyiyse ve özellikle çözüm teknikleri gerçekten oynanışı keyifli kılıyorsa bu oyunlar fazlasıyla haz alıyorum. Lacuna, birkaç arkadaşımın tavsiyesi ile birlikte denemek istediğim bir oyundu. Başlangıçta pek beni içine çekmemişti. Çünkü ilk kısmın oyunla olan bağını pek anlamamıştım. Normalde, başlangıç kısmı bittikten sonra oyunu bırakırdım; ancak bahsettiğim gibi dedektiflik tekniği gerçekten oyunu keyifli kılıyordu. Bu nedenle Lacuna'ya bir şans verdim.

https://gtm.you1.cn/sharedfiles/filedetails/?id=2924200195

A-HİKAYE
Oyunun başındaki hikaye, bir noktaya kadar oyun ile pek alakalı değil; ancak oyunda ilerlediğinizde birçok olayın ve durumun mantıklı bir çerçeveye oturması bakımından size fazlasıyla ipucu veriyor. Bu bölümde hikayenin ne olduğunu anlatmayacağım. Çünkü hikayenin kendisinden ziyade ne tarz şeyler sunduğunu yani hikayenin dilini sizlere aktarmaya çalışacağım. Lacuna'da önemli bir kolluk kuvvetinde görev yapan bir dedektifi oynuyoruz. Bu sırada görünüş olarak gayet basit olan bir vakıanın aslında arka perdesinde neler döndüğünü ve neden bu vakıanın gerçekleştiğini araştırıp, görünüşte olan sebebin neden olacağı olumsuzluklara engel olmaya çalışıyoruz. Burada oyun size alternatifte sunabiliyor. Rol yaparken girdiğiniz moral değer açısından, bulduğunuz şeyleri oyun sonunda saklayıp, gerçek olayı örtbas da edebilirsiniz. Bu açıdan ahlaki değer yargısını oyunun tamamen sizin kontrolünüze bırakması bu tarz bir oyun için gerçekten keyif verici.

B-GRAFİK
Oyunun grafikleri bildiğimiz piksel art grafikler. Piksel art grafikler ile pek detaylı şehir tasarımları yapılmaz; ancak Lacuna'da durum böyle değil. Bütün oyun bir şehrin farklı yerlerinde geçiyor ve görsel tasarım sayesinde ve renk geçişleri ile şehrin o bölgesinin nasıl bir yer olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Oyun bu açıdan gerçekten çok başarılı.

C-OYNANIŞ
Oyunda diyalog tercihleriniz ve olay kağıtlarına verdiğiniz cevaplar, ilerleyişinizi etkiliyor. Bu nedenle bazı tercihleri yapabilirken bazılarını yapamıyorsunuz. Olay kağıtlarını doldururken, diyalogları takip etmek, olayı doğru değerlendirmek gerçekten son derece önemli. Bu da ister istemez oyunun hikayesine girmenizi sağlıyor. Bu yönüyle de oyunu gayet başarılı buldum.

TL:DR
Hikayesi, oynanışı, mekanikleri ile birlikte Lacuna son derece başarılı bir yapım. Benzer özellikteki diğer dedektiflik oyunlarıdan, içeriğinin zengin olması ve bu zenginliği başarılı bir dil ise sunuyor olması, kendisini ayırıyor. Her ne kadar Türkçe dil desteği olmasa da anlatı dilinin sade olması ve konuşma kayıtlarına bakılabilmesi oyunu takip etmenizi ve hikayeye girmenizi daha mümkün kılıyor. Fiyatı incelemeyi yazdığım sıralarda hala alınabilir düzeyde. Bu nedenlerle yakın zamanda oynadığım en iyi dedektiflik oyunu.
Skrevet: 27. januar 2023. Sidst redigeret: 27. marts 2023.
Fandt du denne anmeldelse brugbar? Ja Nej Sjov Pris
236 personer fandt denne anmeldelse brugbar
74 personer fandt denne anmeldelse sjov
3
15
5
4
2
2
2
22
15.7 timer registreret i alt
Mini mini bir köy kurdum. Halkımla ile gayet mutlu bir şekilde yaşıyorduk. Sonra vikingler geldi. Bütün altınlarımızı alıp götürdü. Halkımı esir aldı. Halkım ve ben yıllarca ağladık. Yetmedi daha sonra Kral Leopold'un elçisi geldi ve ona altın ödememizi istedi. İstediği kadar paramız kalmamıştı; ama halkım yeterince acı çekmişti, kabul ettim. Altın, candan daha değerli değil dedim. Kış gelince gıdamız kalmadı, gelen tüccarlardan da gıda alamıyorduk. Çünkü tüm paramızı vikingler ve Kral Leopold almıştı. Ormanları kestim, tarlalar, meyve bahçeleri yaptım. Buralarda çalışacak insan olmadığından evler inşa ettim. Yeni gelen insanlar mutlu olsun diye meyhaneler yaptım. Sonra gökyüzünde bir ejderha belirdi, yakıp yıktı krallığımı. Her şeyi yeniden inşa ederken param kalmadı, Leopold'a altın veremedim. Ülkeme saldırdı, zorla püskürttüm. Tam kendime gelecekken yine vikingler geldi... yakıp yıktılar, insanlarımı kaçırdılar. O gün halkımı aldım karşıma ve gözyaşlarını silmelerini bugün son kez ağlayacağımızı söyledim. Kışlalar inşa ettim, duvarlar yaptım. Okcu kuleleri, mancınıklar yerleştirdim. Ormanları imara açtım daha çok ev yaptım. Daha çok tarla, çiftlik, meyve bahçesi, balıkçı inşa ettim. İskeleler yaparak, kıyıları doldurdum. Adanın her karışını kullandım. Ne vikingler, ne ejderhalar ne de Kral Leopold bana zarar veremiyordu. Sonra dost olduğum bir krallık, geldi ve Ejderha heykellerini yık biz korkuyoruz dedi. Ben de tamam yıkacağım dedim. 1 yıl içerisinde bütün ülkesini yıktım. Çünkü artık ormanımız kalmamıştı, yiyeceğimiz yetmiyordu. Onun olduğu bütün adayı orman ve yiyecek için kullandım. Adanın etrafına devasa surlar çektim. Kuleler yaptım. Halkının ürettiği her şeyi nakliye gemileri ile taşıdım. Leopold ile olan savaşımı bitirmedim, bana saldırmasını istiyordum, çünkü onun askerlerini öldürdükçe halkımın mutluluğu artıyordu. Gel zaman git zaman daha çok kaynağa ihtiyaç duymaya başladım. Bu sefer diğer ülkeye saldırdım. Viking istilasını bekledim. Hem de en ağır olan viking istilasını. Vikingler adanın bir yerinden, ben adanın diğer yerinden ülkeyi kuşattık. Ülkenın kraliçesi ölürken bana baktı ve neden dedi. Mecburdum, halkım açlık çekmesin diye. O adayı da kocaman bir çiftliğe çevirdim. Geriye ben ve Leopold kaldık. Ara ara gider ülkesini talan eder geri çekilirdim. Yıkmak istemiyordum, çünkü yıkarsam halkımı mutlu etmek için para harcamam gerekirdi. Oysa askerlerin ölmesi halkımı mutlu ediyordu. Kaynak sıkıntısı ile tüccarlar geldikçe başa çıkıyordum; fakat bir noktadan sonra mecbur kaldım. Leopold'u da öldürdüm. Ayakta tek bir yapı bırakmadım. Tüm dünyayı tek bir bayrak altında topladım. Vergiyi sıfırladım, ticaret ile para kazandım. O günden sonra ne bir viking ne bir ejderha karşımda durabilirdi. Evet, müttefiklerime, arkadaşlarıma ihanet ettim. Düşmanlarım ile gizli ittifaklar yaptım; ama halkıma verdiğim sözümü ölene kadar tuttum. O sözümden sonra yurttaşlarımı yalnızca yaşlılığın elinden kurtaramadım. O bitmeyen kıştan sonra aç kalmadılar. Onların mutlu kalmasını sağladım. Heykeller diktim, parklar yaptım. Meyhanelerde sabahlara kadar adıma şarkılar söylediler. Bir an için on dakika krallığımın başından 3x hızla ilerlerken ayrıldım. Vikingler bütün krallığı yakıp yıkmış. Neymiş liderlik vasfım yokmuş, götünüzdeki dona kadar ben aldım. Bakın ben yarım saat krallığı yönetmedim, krallık yıkıldı. Bir krallığa sahip çıkamadınız. Ben gidersem, bu ülke yıkılır dedim, dinlemediler. Adımı haykırdıkları meyhanelerde beni yönetimden indirme planları yapıyorlar. Neymiş ülkeyi terk edeceklermiş. Madem artık kral olmayacağım dedim. Bütün surları yıktım. Askerleri terhis ettim. Adalar arası kaynak aktarımını durdurdum. Hastaneleri kapattım. Mezarcıları görevlerinden aldım. Vikingler baskın yaptı. Tek bir vatandaş kalmadı. Ben ise gemimle başka ülkeler kurmaya yelken açıyordum.
Skrevet: 1. januar 2023. Sidst redigeret: 27. marts 2023.
Fandt du denne anmeldelse brugbar? Ja Nej Sjov Pris
12 personer fandt denne anmeldelse brugbar
15 personer fandt denne anmeldelse sjov
3.8 timer registreret i alt (2.8 timer, da anmeldelsen blev skrevet)
Forgotten Places: Regained Castle, gizli nesne bulma temelinde bir P&C oyunu. Gizli nesne bulma oyunu olmakla birlikte oyun içerisinde fazlasıyla puzzle var; ancak puzzleların %90'ı hakkında hiçbir ipucu yok ve puzzlelar çok kötü. Arka planda devam eden bir hikayesi var. Bu hikaye pek ilgi çekici değil. Hatta daha oyunun ilk yarım saatinde bu hikayenin ne olduğunu anlayabiliyorsunuz. Maalesef bir çok açıdan vasatın altında bir oyun. Benzer oyunlardan ayrılır bir yanı olmadığı gibi benzer oyunların maalesef çok gerisinde. Fiyatı her ne kadar indirimde 1,57'ye düşse de pek oynanabilir değil. İndirimli haliyle kart fiyatı da oyunun parasını çıkarmıyor. Pek önerebileceğim bir oyun değil.
Skrevet: 1. januar 2023.
Fandt du denne anmeldelse brugbar? Ja Nej Sjov Pris
19 personer fandt denne anmeldelse brugbar
13 personer fandt denne anmeldelse sjov
9.8 timer registreret i alt
Forgive Me Father, sanat tarzı sayesinde sizi ağına düşürecek ilgi çekici bir oyun. Lovecraft seveler için adeta büyüleyici bir cazibe ile ağına yakalan Forgive Me Father, eski nesil shooter oyun severlerin favorilerinden biri olabilecek bir oyun. Gerçi 2022 senesi retro tasarımlara sahip shooter severler için gayet iyi bir sene oluyor. Bu dönemde çıkan en başarılı oyunlardan biri de bu.

Genellikle shooter oyunlarında hikayeyi pek önemsemiyoruz, en azından ben önemsemiyorum; ancak Forgive Me Father'da bir yandan ateş ederken bir yandan hikaye ilerletiyorsunuz ve sizi temin ederim ki arkada dönen hikaye gerçekten merak uyandırıcı.
Oyunun grafikleri ve görselliği çok sıradışı, bu hususta can sıkıcı olan tek şey maalesef renk paleti. Oyunun grafikleri ve tarzı çok hoşuma gitse de renk paleti fazlasıyla rahatsız etti. Hatta yer yer sırf renk paletinden dolayı zorlandım.

Silah çeşitliliği ise bu bütçede bir oyun için çok yeterli. Hatta karakter ağacı sayesinde silahları da kendi içerisinde çeşitlendirebiliyorsunuz. Yani seviye atladıkça silahların daha özel haline erişebiliyorsunuz. Bu konuda oyun size özgürlük sağlayıp aynı silahın farklı varyasyonlarından birini seçme imkanı da veriyor.

Düşman çeşitliliği ise gayet doyurucu bir seviyede. En az 20 farklı düşman çeşidi bulunuyor ki bu sayı çoğu 3A shooterdan daha fazla.

Hikayesi çok iyi bir hikaye değil; ancak bir shooter oyununa göre son derece iyi.
Bölüm tasarımları başarılı bir noktada; ancak bazı bölümler gerçekten çok kolay geçilebilirken bazı bölümler son derece zorlayıcı. Bölüm içerisinde yer alan kaydetme noktaları önemli gözükmese de Forgive Me Father'ın oynanışını 1-2 seviye yukarı çıkarıyor. Özellikle zor olan bölümlerde ölen oyuncuların en baştan başlamasını engellediği için, oyuncunun sıkılma ihtimalini düşürüyor.

Bölüm içerisindeki puzzlelar oyunun tek düze olmasını engellerken bazen tamamen çileye dönüşüyor. Özellikle son chapter bölümlerindeki bulmacalar bitmiyor.

TL;DR
Aksiyon-shooter türü için son derece başarılı olan Forgive Me Father, bu türdeki çoğu 3A oyundan daha güzel. Oyunun artıları olduğu kadar eksileri de var. Forgive Me Father'ın iyi olduğu konular, kötü olduğu konulara göre daha baskın. Retro aksiyon shooter seviyorsanız veya Lovecraft temalı oyunlar seviyorsanız mutlaka oynamanız gereken, bu iki gruptan herhangi birinden hoşlanmıyorsanız uzak durmanız gereken bir oyun. Çünkü oyunun iyi olduğu ve kötü olduğu konular tam olarak bu ayrım etrafında toplanıyor.
Skrevet: 11. december 2022. Sidst redigeret: 27. marts 2023.
Fandt du denne anmeldelse brugbar? Ja Nej Sjov Pris
< 1  2  3  4  5  6 >
Viser 1-10 af 57 forekomster