40
İncelenen
ürünler
0
Hesaptaki
ürünler

HKN tarafından yazılan son incelemeler

< 1  2  3  4 >
40 sonuçtan 1 ile 10 arası gösteriliyor
Bu incelemeyi yararlı bulan henüz olmadı
kayıtlarda 4.3 saat (İnceleme gönderildiğinde: 3.7 saat)
Underrated Oyunlara Bir Yenisi Daha

Baroque Decay tarafından geliştirilen The Count Lucanor, 3 Mart 2016 tarihinde çıkışını gerçekleştirdi. Piksel grafiklere sahip olan bu oyunda, Hans ismindeki bir çocuğu kontrol ediyoruz. İlk bakışta sıradan bir piksel grafikli oyun gibi gözükse de kendisini diğerlerinden ayıran birkaç özelliğe sahip. Bu özelliklerin başında oyunun ilham aldığı bazı efsaneler yer alıyor.

"The Legend of Zelda, Yume Nikki, Silent Hill veya Dark Souls gibi klasik oyunlardan esinlenilmiş olan retro, 8-16 bit arası bir stili bulunan The Count Lucanor inanılmaz bir gizemi ve korkutucu bir macerayı içerisinde barındıran bir masal dünyasında kurulu. Oyun, içerisinde; önemli seçimler, alternatif sonlar, gizemleri ve bulmacaları çözmek için farklı yolların kullanılması gibi özellikleri barındırmakta."

Yukarıda yazan açıklamayı görür görmez oyunu hiç düşünmeden aldım. Ancak sonradan içimde küçük bir pişmanlık oluştu. Çünkü oyundaki hikayenin başlangıç kısmı aşırı derecede kötü. İade etmeyi falan bile düşündüm. Hikayenin başlangıcı aynen şu şekilde;

Hans'ın ailesinin maddi durumu ne yazık ki iyi değil. Asker olan babası gittiği son savaştan uzun zamandır dönmüyor, annesi ise bütün olumsuzluklara tek başına göğüs germeye çalışıyor. Ancak yeterli olmuyor.

Hans 10. yaş gününde annesinden hediye istediğinde, annesi durumlarının iyi olmadığını ve üzgün olduğunu söylüyor. Ancak Hans huysuzluğuna devam edip, bu sefer de tatlı istiyor. Annesi yine durumlarının iyi olmadığını söylese de Hans bir türlü uslanmıyor.

Yaşanan sözlü tartışmadan sonra Hans, evi terk edip keşfe çıkacağını, hazineler bulup çok zengin olacağını söylüyor. İşte hikayenin tam da bu noktasında oyun aşırı derecede insanı kendisinden soğutuyor.

Çünkü annesi Hans'a hiç karşı çıkmıyor. Tamam biraz "Yapma etme oğul!" gibi cümleler kuruyor ama sadece o kadar. İstese onu eve kilitleyebilir, bağırıp kızabilir ama hayır engel olmuyor. Aksine oğlunun yanına baston, biraz peynir ve 3 altın verip gönderiyor. Sanki dünden razıymış gibi.

Hikaye ile alakalı bu başlangıç dışında kötü bir şey söylemek zor. Olayların gelişimi güzel kurgulanmış. Geliştirici ekibin verilen kararların hikayeyi şekillendireceği sözünü tuttuğunu söyleyebiliriz. Hatta bazı noktalarda işini Undertale'den daha iyi yapıyor diyebiliriz.

Hans evi terk edip ormanda biraz dolaştıktan sonra bir cin ile karşılıyor ve onu takip ediyor. Ardından Tenebre Kalesi adında bir yere ulaşıyor. Aslında oyun tam da bu noktada başlıyor diyebiliriz. Çünkü cin bize eğer adını tahmin edebilirsek, bizi Kont Lucanor ile tanıştıracağını ve onun mirasına sahip olabileceğimizi söylüyor. İsmiyle alakalı bazı ipuçlarının yer aldığı mektuplar ise kalede yer alan odalarda gizli.

Tenebre Kalesi Bir Çocuğa Göre Değil

Tenebre Kalesi kapkaranlık ve içerisi tehlikeli düşmanlar ile dolu. Bu noktada yardımımıza mumlar koşuyor. Mumlar kaleyi keşfederken etrafımızı aydınlatmanın yanı sıra çok önemli bir işlev daha sunuyor.

Mumları yere bırakarak hem kale içerisinde yer alan düşmanları daha kolay fark edebilir hem de labirent vb. noktalarda bize hatırlatıcı bir işlev görmesini sağlayabiliriz.

Tenebre Kalesi'inde bulunan bu odalar klasik zindan mantığında dizayn edilmiş. Bu odalar karşımıza bazen bir bulmaca çıkarırken bazen ise bize zarar verebilecek düşmanlar çıkarıyor. Bu düşmanlara zarar vermek gibi bir seçeneğimiz yok. Çoğu zaman düşmanlardan perdelerin arkasına ya da masaların altına saklanarak kurtuluyoruz.

Bu odaların içinde cinin ismini tahmin etmemize yardımcı olacak mektupların dışında başka eşyalar da bulabiliyoruz. Bu eşyalar ekmek, peynir, altın vb. şeyler olabilirken, bazen de başka bir noktadaki bulmacayı çözmemize yarayacak bir eşya olabiliyor.

Kalenin nispeten en güvenli ve en önemli bölümü bahçe kısmı. Çünkü oyunumuzu bu noktada kayıt ediyoruz. Çeşmede duran Karga sayesinde. Ancak bedava değil. Oyun boyunca bulacağımız altınlardan birini çeşmeye attığımız takdirde oyunumuz kayıt oluyor. Altınlarımızı bu yüzden dikkatli harcamalıyız.

Çıkmış olduğumuz keşif boyunca birçok NPC ile karşılaşmamız mümkün. Bu NPC'lere karşı olan tutumumuz bize bazen bir iyilik bazen ise bir kötülük olarak geri dönebilir. Bu yüzden NPC'lere karşı olan tutumumuza dikkat etmemiz gerekli.

Hem Gerilimli Hem Keyifli Saatler

Oyun boyunca almış olduğumuz kararlar neticesinde birden fazla son görmek mümkün. Eğer doğru kararları verirseniz son kayıt dosyasını yükleyerek, her defasında farklı bir şey yapıp bütün sonları görebilir ve tekrar oyunu en başından oynamak zorunda kalmazsınız. Ben almış olduğum kararlar ile sanırım 4 farklı sonu görebiliyordum.

Yaklaşık 3-4 saatlik bir oynanış süresine sahip olan The Count Lucanor, hem gerilimli hem keyifli saatler geçirmemizi sağlıyor. Alternatif sonları görmek için her defasında baştan oynayarak oynanış süresini uzatabilirsiniz. Ancak dediğim gibi doğru kararlar ile tek save dosyasında birden fazla alternatif sonu görme imkanınız var. Eğer piksel yapımlara ve gerilim unsurlarına karşı bir ilginiz var ise The Count Lucanor tam aradığınız adres.
Yayınlanma 22 Ağustos 2019. Son düzenlenme 22 Ağustos 2019.
Bu inceleme yararlı oldu mu? Evet Hayır Komik Ödül
4 kişi bu incelemeyi yararlı buldu
kayıtlarda 2.8 saat (İnceleme gönderildiğinde: 2.7 saat)
+ Metal müziklerden hoşlanıyorsanız tam kafa dağıtmalık bir oyun \m/
+ Dövüş mekanikleri basit ve kolay öğreniliyor.
+ 3 çeşit silah ve bu silahlara özel kombolar oynanışı daha da zenginleştirmiş.
+ Bölüm tasarımları ve atmosfer sizi havaya sokmakta başarılı bir iş gerçekleştiriyor.
+ Boss savaşları oldukça zorlu. Savaştan zafer ile ayrıldıktan sonra yapılan headbang mükemmel \m/
+ Fiyatına göre oldukça iyi bir oyun. İndirimdeyken kaçırmayın.

- Bazı oyuncuları sıkabilecek bir ilerleyişi bulunmakta. Birkaç platform ögesinden sonra, birkaç düşman öldürme ve boss savaşı şeklinde ilerliyor.
- Metal müzikler size göre değilse uzak durun.
Yayınlanma 22 Kasım 2017.
Bu inceleme yararlı oldu mu? Evet Hayır Komik Ödül
220 kişi bu incelemeyi yararlı buldu
11 kişi bu incelemeyi komik buldu
kayıtlarda 1.5 saat
Son yapılan 2 aylık bir ertelemeden sonra nihayet No70: Eye of Basir çıkışını gerçekleştirdi. Biraz oynadıktan sonra dedim ki "Bu oyun 2 ay önce kim bilir nasıldı?". Keşke tekrar ertelenseydi. Biraz üzülürdük ama ardından yaşayacağımız deneyim güzelleşirdi. Böyle bir hayal kırıklığı yaşamazdık.

Sıklıkla FPS düşüşleri yaşıyoruz. Optimizasyon sorunları hat safhada. Sistem mistem yok bam bam bam! Ayrıca oynanış süresi çok kısa. Ücretsiz olup 4-5 saat süren oyunlar var. Fiyatını kesinlikle haketmiyor. Yerli yapım deyip destek çıkılırsa hem bize hem onlara zarar olur. Herkes hatasını farketmeli ki bir daha aynısı olmasın.

Lütfen bana ayarlar var demeyin. Oyunda ayarlar mevcut değil. Ayarları koymayı unutmuşlar (!). Oyunda bir süre ilerledikten sonra "Acaba gözümden kaçan bir sekme mi vardı?" diye düşünüp ayarlara geri döndüm. Ancak çözünürlük yüzünden ayarlara değil çıkışa tıklanmış sayıldı. Bana bi "çıkmak istediğinden emin misin" bile demedi. Hadi aynı yerleri tekrar yürüyelim (!).

Özensiz yapılmış, üzerinde durulmayan yığınla şey var. Radyodan 2 metre uzaklaşınca hiç müzik sesi gelmemesi ve etrafta bulduğumuz kağıtlarda yazan yazıların, kağıttan dışarı taşması gibi. Ölçeklendirme iyi değil. Bulunduğumuz ortamdaki eşyaların, aynada devasa gözükmesi örnek olarak gösterilebilir.

Özensizlikten çevre modellemeleri de nasibini almış. Modellemeler arasındaki beyaz boşluklar göze hiç hoş gelmiyor. "Böyle şeyler dert mi?" demeyin. Böyle şeyler resmen atmosfere tüy dikiyor. Ben oyunu oynarken adeta 1-2 liraya satılan korku oyunları tadında bir atmosfer hissettim.

Jumpscare sahnelerinde kontrolün elimizden alınıp sinematiğe geçmesi hiç iyi olmamış. Geliştirici ekipten birisi röportajında, "Jumpscare sahnelerinde korkmayan oyuncular, hayaletin üzerine koşarlarsa ne olur?" diye dert edindiklerini söylemişti. Tamam kabul ama böyle de olmamış ki. Mesela F.E.A.R.'da Alma'nın üzerine koşun bakalım neler oluyor.

Ayrıca old school bulmacalar denildi. Flash oyun sitelerindeki arabadan kaçış bulmacaları ile karşılaştık. Metrelerce yürüdükten sonra eşya bulup bir uçtan bir uca taşımak bulmaca değil. Şöyle biraz etrafı araştırayım diyorsunuz, dokunabileceğin yerler parıl parıl duruyor. Açabileceğin kapılarda işaret çıkıyor. Yapmayın yahu yapmayın korku oyunu bu.

Keşke klostrofobik ortamdan çıkmasaydık. Çünkü geniş mekanlara çıktığımızda aslında hala tek düze ilerliyoruz. Tıpkı bir rail-shooter oyunu olan Rambo: The Video Game gibi. Önüne çıkanları vur karakter ilerlesin. No70: Eye of Basir'de ise eşyaları bulup ilerliyoruz. Hatta bazen ilerlediğimiz yerleri geri bile dönüyoruz. Çünkü oynanış süresinin artması gerek ki o bile artamamış.

Oyunu aylarca büyük bir heyecanla bekleyip sonunda böyle bir şeyle karşılaşmak hiç hoş olmadı. Halbuki atmosferden, oynanıştan o kadar güzel beklentilerim vardı ki hepsi boşa çıktı. Yukarıda açıkladıklarımın bir kısmı güncellemeler ile çözülebilir ancak fazla bir şeyin değişeceğini sanmıyorum. Ne yazık ki başarısız bir oyun oldu.

Geliştirici ekip adına bir sonraki projelerinde başarılar diliyorum. Hani bazı ateşler vardır, rüzgarı görünce sönüp gider. Bazı ateşler ise rüzgarı görünce daha da körüklenir. Umarım rüzgara yenik düşmezsiniz.
Yayınlanma 29 Haziran 2017.
Bu inceleme yararlı oldu mu? Evet Hayır Komik Ödül
24 kişi bu incelemeyi yararlı buldu
kayıtlarda 3.1 saat (İnceleme gönderildiğinde: 1.5 saat)
Erken Erişim İncelemesi
RPG öğeleri ile süslenmiş kuş bakışı ile oynadığımız Darkwood'un hikayesini anlamak güç. Yapımcıların açıklamasına göre oyun bittikten sonra bile birşey anlamanız mümkün değil. Bir salgın ile karşı karşıyayız. Salgın çok tehlikeli ve yaşayan ne varsa yaşamasına izin vermiyor.

Kapıları sağlamlaştırıp pencerelere tahta çivileyip orda konaklamak, olası bir saldırıya karşı gerilerek hazırda beklemek mükemmel. Etrafta dolaşırken birbirinden farklı mekanlarda araştırma iç güdümüzü ortaya çıkartıyoruz.

Wolfman diye biri var. Takas yöntemi ile eşyalar alabiliyoruz. Envantere sahibiz. İstediğimiz anda envanterimize ulaşmak mümkün değil çünkü envanterimizi açtığımızda karakterimiz yere oturuyor eşyalarını seriyor ve görüş açısı azalıyor. Bunu ulu orta bir yerde yapmak tehlikeli olacağından kuytu köşe bir yer bulmak daha mantıklı.

Herşey çürümüş, mantarlaşmış ve kokuşmuş. Oyun rahatsız ediciliği o kadar iyi aşılıyor ki koku burnunuza kadar gelecek. Her yer kasvet içinde ve hiç rahat yok. Asıl sizi sıkıntıya düşüren şey ise herhangi bir yönergenin olmaması. Yönergeden kastım, hani birden birşey olur ve hemen bir mesaj gelir ekrana "3. kata çık 305'teki odanın içindeki anahtarı alıp görevi tamamla". Oldu ben napıcam. Bence oyunlar yönergesiz daha güzel çünkü yönergeler oyunun atmosferini baltalıyor. Vahiy mi geliyor ne oluyor yani?

Oyunda öldükten sonra hiç birşey eskisi gibi kalmıyor. Çünkü random generation var ve herşey değişiyor. Bu da "iyi bari orayı çabuk geçer öldüğüm yere gelirim" lafını söylemenize fırsat vermiyor. Her yeni bir ölüm her yeni bir Darkwood demek.

Erken erişimdeki diğer oyunların arasından sıyrılıp kendi farkını ortaya koyuyor.
Yayınlanma 22 Şubat 2017.
Bu inceleme yararlı oldu mu? Evet Hayır Komik Ödül
10 kişi bu incelemeyi yararlı buldu
kayıtlarda 28.0 saat (İnceleme gönderildiğinde: 26.2 saat)
Neople tarafından geliştirilip, Nexon tarafından çıkışını gerçekleştiren Ghost in the Shell: Stand Alone Complex - First Assault Online'nın açık betası 28 Temmuz 2016 tarihinde bizlerle buluştu. Gelin bu açık betayı değerlendirip hem geliştiricilere yardımcı olalım hem de oyun hakkında bazı fikirler edinelim.

Oyunda 9 adet ajana sahibiz. Oyuna ilk girdiğimizde bir ajan seçebiliyoruz. Ardından seviye atladıkça 2 yeni ajan seçme hakkımız geliyor. Daha sonra başka bir ajan almak istediğimizde parasını bastırıp almamız gerekiyor. Her ajanın kendine has yetenekleri bulunmakta. Bu yeteneklerin kullanımından sonra belli bir süre bekleyip yeteneğin tekrar yüklenmesini bekliyoruz.

Her ajanın yetenekleri 2 seviyeden oluşmakta. Bazı yeneteklerin 2. seviyesinde diğer dostları da bu yeteneğe ortak olabiliyor. Bu yeneteneklere sahip olan ajanların isminin yanında Skillsync ibaresi yer alıyor. Bazı ajanlar bu Skillsync özelliğine sahip değil. Ancak bu ajanlar 2. seviye özelliğini daha yıkıcı bir güç olarak kullanabiliyor. Gelin ajanlarımızı yakından tanıyalım.

Isı Sensörüne sahip ajanımız ismi Saito. Isı sensörü ile haritadaki düşmanların yerini tespit edebilir ve işlerini bitirebiliriz. Pusmayı seven bir düşman var ise ona karşı çok şık bir hamle yapabilirsiniz.

Arayıcı Drone sahibi olan ajanımızın ismi Togusa. Arayıcı drone ile düşmanlarımızın yerini tespit edebilir ve küçük sürprizler hazırlayabiliriz. Drone düşmanı tespit ettikten sonra bir noktada kıstırabilirse işini bitirebilir. Ayrıca 1'e 1 kapışmalarda güzel bir avantaj.

Term-optik Kamuflaj yeteneğine sahip olan ajanımızın ismi Motoko Kusanagı. Görünmez olup düşmanların saldırılarından sıyrılabilir veya dikkatsiz düşmanların arasına sızabiliriz.

Kol füzesine sahip olan ajanımızın ismi Batou. Kendisi benim favori ajanımdır. 1. seviyede 1 füze, 2. seviyede 2 füze birden gönderebiliyoruz. Toplu bir şekilde düşman avlamak için birebir. Ayrıca köşelerde saklanıp çıkmamak için direten düşmanlarınıza füzenizi hediye olarak gönderebilirsiniz.

İstediği bir yere Siber Asker konuşlandırabilen Ishıkawa ile belli bir yerden gelecek olan düşman dalgalarını yavaşlatabilirsiniz. İsterseniz Siber Asker'i yem olarak kullanıp onu yok etmeye çalışan düşmanları birer birer avlayabilirsiniz.

İstediği bir yere Term-optik Bariyer konuşlandırabilen bir ajanımız bulunmakta. Ajanımızın ismi Maven. Bariyerin arkasına geçtiğimizde karşı taraftan görünmüyoruz. Bu bariyerden diğer dost birimlerinde faydalandığı göz önünde bulundurursak ajanımızın önemi bir hayli fazla. Ancak bariyer kurşun geçiriyor. Bariyerin arkasındaki kişi nişan alma kabiliyetini konuşturmak zorunda. Çünkü düşman bariyeri gördüğü an şarjörü boşaltmaya başlıyor.

Depar yeteneğine sahip olan ajanımızın ismi Paz. Depar atarak düşmanlardan çok daha hızlı bir şekilde ilerledikten sonra önlerine çıkıp onları şaşırtabiliriz. Ayrıca işler ters gittiğinde düşmanlardan hızlı bir şekilde kaçabilir ve intikam planını düşünmeye başlayabilirsiniz.

Nano-jel Zırh yeteneğine sahip olan ajanımızın ismi Borma. Bu zırh ile gelen ilk bir kaç saldırıdan sıyrılabiliriz. Ayrıca bu zırh yeteneği ile az miktarda da olsa canımızı yükseltebiliriz.

Emp Jeneratörü yeteneğine sahip olan ajanımızın ismi Kuro. Bu jeneratör ile düşmanların yeteneklerini etkisiz hale getirebilir ve onları yavaşlatabiliriz.

Kullanmış olduğumuz ajanımız için ekstra geliştirmeler yapabiliyoruz. Bu geliştirmeler koşarken şarjör doldurma, bomba hasarını arttırma vb. şekillerde olabiliyor. Bu geliştirmeleri bazı oyun sonlarında kazanabiliyoruz. Ancak 20 dakikalığına. Eğer sınırsız olmasını istersek pazar yerinden almamız gerekiyor.

Belirli bir tecrübe puanı sonrasında bazı silahlar açılıyor. Bu silahların çok çok uygun bir fiyata olması nedeniyle bir silah almaya karar verdiğinizde "açılanlar" sekmesine bakmanızda fayda var. Çünkü başka bir silah almak için kesenin ağzını açmanız gerekiyor.

Satın almak istediğiniz silahı atış poligonunda deneyerek silah hakkında fikirler edinmemiz çok hoş olmuş. İstediğiniz silaha istediğiniz şekilde eklemeler yaparak denemek, silah hakkında kafanızda bulunan soru işaretlerini yok etmenizi sağlıyor. Bu poligon harcanan paraları ve bu paralar için harcanan zamanların boşa gitmesini önlüyor.

Silahlar için 3 adet diziliş şeklimiz bulunmakta. Oynanış stilinize göre düzenleyip savaş sırasında taktik değişikliği gerektiğinde F1, F2 ve F3 tuşlarından istediğimize basarak bir sonraki elde silahlarımızı değiştirebiliriz.

Bazı günlük görevlerimiz bulunmakta. Bu görevler "İmha modunda 4 kez oyna", "30 kez yeteneğini kullan" şeklinde olabiliyor. Bu günlük görevler ile oyundaki günlük dozunuzu alabilir ve ardınızda keyifli saatler bırakabilirsiniz. Ayrıca bir günden daha uzun süren görevlerimiz de bulunuyor. Bunlar "250 kez kafadan vuruş yap", "100 kez maç kazan" gibi olabiliyor. Bu uzun süren görevlerde ödüllerin kalitesi, günlük görevlere nazaran daha yüksek oluyor.

Her seviye yükselmeden sonra belirli ödüllere sahip oluyoruz. Bu ödüller belirli bir seviyeden sonra tekrara düşüyor ve eskisi kadar kaliteli olmuyor. Tavsiyem ajanınızı ve kullanacak olduğunuz ekipmanlarınızı düşünerek geliştirmeniz. Aksi takdirde almak istediğiniz bir ekipman için uzun saatler harcamak zorunda kalabilirsiniz.

Oyuna oda listesinden veya hızlı dalış seçeneğinden girebiliyoruz. Oda listesinde oynamak istediğimiz moda göre bir oda seçerken, hızlı dalış seçeneğinde oy birliği ile seçilen modu oynuyoruz.

Oynayabileceğimiz 3 adet mod bulunmakta. Bu modlar İmha, Terminal Fethi ve Takım Ölüm Maçı olarak karşımıza çıkıyor. İmha modunda bir taraf bomba kurmaya çalışırken, diğer taraf buna engel olmaya çalışıyor. Terminal Fethi'nde belirli noktalarda bulunan terminalleri ele geçirip bir süre sahip olmaya çalışıyoruz. Takım Ölüm Maçı'nda ise 10000 puana ulaşan ilk takım oyunu kazanıyor.

Terminal Fethi modunda kullanılan Tachikoma adında bir robot bulunmakta. Bu robotu istediğimiz şekilde geliştirip düşmanların üstüne salabiliriz. Tachikoma'yı çıkartmak için belirli bir süre terminalin yanında durmalı ve puan kazanmalıyız. Puanımız 100 olduğunda Tachikoma çıkarma hakkına sahip oluyoruz.

Oyunun bazı noktalarında bulunan bir kaç eksikliği bir süre oynadıktan sonra farkediyorsunuz. Her oyun başlangıcında geri sayım bitmeden koşma tuşuna basıp geri sayım bittiğinde hızlıca ilerlemeye çalışıyorsunuz. Ancak bu olmuyor. Çünkü geri sayım bittikten sonra bastığınız tuş geçerli sayılıyor. Buna alışmanız için biraz zaman geçmesi gerekiyor. Ayrıca menü geçişlerinde anlık donmalar yaşanıyor. Oyun bitiminden sonra odadan çıkmadıysanız herhangi bir silaha bir şey eklemeniz için süreniz çok az. Sürenin az olmasına bir de menü geçişlerindeki ani donmalar eklenince mecburen odadan çıkmak ve ekipmanınızı öyle gözden geçirmeniz gerekiyor. Bu gibi sorunları göz ardı edebiliriz. Çünkü oyun henüz betada. Dileriz ki bu gibi sorunları çözerek çıkışını gerçekleştirir.

Bazı Pay 2 Win oyunlar vardır. Gerçek para ödemeden oynayanlara eziyet çektirir. Gerçek para ödeyen birisiyle karşılaştığınızda onu öldürmeniz çok zordur. Ancak böyle bir şey bu oyunda yok. Gönül rahatlığıyla oynayabilirsiniz.
Yayınlanma 20 Şubat 2017.
Bu inceleme yararlı oldu mu? Evet Hayır Komik Ödül
36 kişi bu incelemeyi yararlı buldu
1 kişi bu incelemeyi komik buldu
kayıtlarda 8.7 saat
- Oyun içindeki yönergelerin yetersiz olması.
- Ekipmanların aşırı pahalı olması. Mesela her oyun sonunda 10 veriyorlarsa, ekipmanı almamız için 1000 istiyorlar.
- Gerçek para ödememizi isteyen işleyiş.
- Gerçek para ile satın aldığımız şeyin reklamlardaki hamburgerler gibi olması.
- Kullandığımız araçların alakasız noktalarda takılıp ilerlememesi.
- Anlam veremediğim bir şekilde nişan almanın kötü olması.
- Öldükten sonra çatışma noktalarına çok uzakta başlamak.
- Uzun bir süre koştuktan sonra gelen kör bir kurşundan sonra aynı şekilde uzun bir süre tekrar koşmak.
- Bazı haritalara oyuncu sayısı az geliyor. Çatışmadan çok düşman aramakla geçiyor.

+ Savaş atmosferini iyi yansıtıyor.
+ Takım halinde taktiksel bir ilerleyiş oyunu zevkli kılıyor.
+ 3 Ülke ile aynı anda oynanan Taaruz Muharebesi savaşın en çetin geçtiği mod.

Üzerinde biraz daha durulsa ve daha doğru bir pazarlama anlaşıyı olsa iyi bir oyun olabilirdi. Ancak şuan için oyuncuları hiç düşünmeyip, sadece keseleri doldurmayı amaçlayan bir anlayış hakim. Ne yazık ki bu anlayış oyunun kötü olmasına neden oluyor.
Yayınlanma 19 Şubat 2017.
Bu inceleme yararlı oldu mu? Evet Hayır Komik Ödül
6 kişi bu incelemeyi yararlı buldu
kayıtlarda 9.2 saat
- İlk oyunda yaptıkları hatalardan hiç ders almamışlar.
- Oynanışın kötü olması.
- Vuruş hissi ve nişan alma çok kötü.
- Bir patlama anında sizin nişan almanızın daha da zorlaşmasına rağmen düşmanların halen nokta atışı yapabilmesi.
- Duvardan geçen kurşunlar.
- Açık dünya olduğu halde ana senaryo bitince oyunun sona ermesi.
- Görevlerin mantıksızlığı.
- Yan görev yapmazsanız para kazanmanız çok zor.
- Oyun süresinin kısa olması.
- Geriye dönüp baktığınızda zaman kaybı.
- Çok fazla bug bulunmakta. Örnek vermek gerekirse bir helikopter ile boss savaşında, helikopterin canı yarıya geldiğinde hızlı kayıt yaptım. Öldükten sonra kayıtı yükledim ve helikopterin canı dolmuştu. Oysa ki benim bütün can, kurşun hepsi kayıt ettiğim şekildeydi. Diğer bugları siz düşünün.

+ İlk oyuna göre sadece gece atmosferini daha iyi başarmışlar.
+ Modlar olmasa hiç oynanmaz.

Üzerine daha çok emek verilse muhteşem olacak bir oyundu. Ancak şu haliyle vasatında vasatı durumunda.
Yayınlanma 26 Ocak 2017.
Bu inceleme yararlı oldu mu? Evet Hayır Komik Ödül
6 kişi bu incelemeyi yararlı buldu
kayıtlarda 0.2 saat
Geliştiriciliğini Roll7'ın üstlendiği yayımcılığını Devolver Digital'in yaptığı NOT A HERO 4 Mayıs 2015 tarihinde PC'ye, 2 Şubat 2016 tarihinde ise PlayStation 4'e çıkışını gerçekleştirdi.

Oyunda siyasetin görünmeyen tarafında rol alıyoruz. Seçimi kazanmak isteyen bir BunnyLord ve onun pis işlerini yapan biz. BunnyLord karakteri mor bir tavşan. Her bölümün başında bize yerine getirilmesini istediği şeyleri anlatıyor ve biz de karakterimizi seçip bölüme başlıyoruz.

Her bölümde isteğe bağlı olarak yaptığımız çeşitli görevler var. 15 saniyede 5 düşmanı etkisiz hale getirerek combo yapmak vs. Bunlardan bazılarını yapmasanız da görev tamamlanmış oluyor. Ancak geri dönüp bunları yapmak için kendinizi kasabiliyorsunuz. Bunu yaparak oynanış süresini uzatabilir ve açılmayan karakterleri açmak için puan toplayabilirsiniz.

Ancak şunu söylemeliyim ki açtığım hiçbir karakter bana yetenekli gelmedi. Oyunun başında bize verilen karakter ile oyunu çok rahat ve eğlenceli bir şekilde bitirdim. Bu da benim diğer karakterleri açmak için kasmamı sağlamadı.

Bazı bölümler o kadar zor ki 20-30 kere denediğimi bilirim. İlerleyen bölümlerde ninja arkadaşlarımız geliyor. İşte iş o zaman çığırından çıkıyor. Sizi köşeye sıkıştırdığında kılıcıyla size tek bir vuruş yapıyor ve o yetiyor. Ondan kaçmak için tam üzerinize geldiği an altından kayıp arkasına geçin ve başlasın kurşun yağmurları.

Ninjalar haricinde konuşulmaya değer pek bi düşman yok. Belki bölüm sonlarına doğru binalara baskın düzenleyen SWAT timleri örnek verilebilir. Onların da diğer düşmanlardan pek bir farkı yok ancak sayıca daha fazla ve birlikte hareket ettiklerini düşünürsek biraz zorlayıcı olabilir.

Seslendirmeler harika. Her karakter için ayrı bir seslendirme yapılmış ve bunlar baştan savma yapılmamış. Her biri kendi aksanına sahip. Oyun içi grafikler ise tam bir şaheser. Hiç sırıtmıyor. Eğer 2D oyunları seven biriyseniz hiç kaçırmayın.
Yayınlanma 18 Ocak 2017.
Bu inceleme yararlı oldu mu? Evet Hayır Komik Ödül
3 kişi bu incelemeyi yararlı buldu
kayıtlarda 0.3 saat
Geliştiriciliğini Playdead'ın yaptığı, yayıncılığını Playdead ve Microsoft Game Studios'un üstlendiği LIMBO hemen hemen her platforma çıkışını gerçekleştirdi.

Kapkaranlık bir dünya ve hiçbir şeyden haberi olmayan küçük bir çocuk. Tüm bu bilinmezliğin içinde zorlayıcı düşmanlar ve zorlayıcı bulmacalar ile yaşam savaşı veriyoruz.

Yamyamlardan örümceklere kadar bir çok düşman bulunmakta. Hepsiyle savaşmamız mümkün değil. Küçük bir çocuğuz sonuçta. Ama bizi onlardan farklı kılan bir özelliğimiz var. Bu zekiliğimiz de bulmacalarda ön plana çıkıyor.

Karşımıza çıkan düşmanları öldürmenin yolları her seferinde farklılık gösterebiliyor. Bir düşmandan kaçarken seri hareket etmeli ve doğru olduğunu düşündüğünüz şeyi yapmalısınız. Aksi takdirde bir örümceğin öğle yemeği olmanızın olasılığı çok yüksek.

Fiziki kurallara dayanan bir çok bulmaca var. Eğer bir bulmacada takıldıysanız aklınıza fizik kurallarını getirin ve bir de öyle çözmeyi deneyin. Eminim yardımcı olacaktır.

Yaklaşık 2-3 saatlik bir oynanış süresine sahip olan LIMBO ile keyifli zamanlar geçirebilirsiniz.
Yayınlanma 18 Ocak 2017.
Bu inceleme yararlı oldu mu? Evet Hayır Komik Ödül
3 kişi bu incelemeyi yararlı buldu
kayıtlarda 0.1 saat (İnceleme gönderildiğinde: 0.1 saat)
Geliştiriciliğini Fishcow Studio'nun yaptığı, yayıncılığını Daedalic Entertainment'ın üstlendiği Gomo, 6 Aralık 2013 tarihinde çıkışını gerçekleştirdi.

Tek atımlık baruta sahip olan bazı oyunlar vardır. Bir oturuşta biter ve geriye dönüp baktığınızda küçük bir tebessümle hatırlarsınız. Yaklaşık 1-2 saatlik bir oynanışa sahip olan Gomo işte bu kategoriye giriyor.

Oyunda evimizde köpeğimizle mutlu mutlu yaşarken köpeğimiz kayboluyor ve maceramız başlıyor. Köpeğimizin başına neler geldiğini anlamak için çıktığımız bu macerada birbirinden komik anlar yaşıyor ve birbirinden farklı mekanlarda bulunuyoryuz.

Point & Click tarzı bir oynanışa sahip oyunumuzda güzel eğlenceli bulmacalar ile karşılaşıyoruz. Bunları çözmemiz için gereken bazı ipuçlarını arayıp bulmamız gerekiyor. Öylesine yapılmış bulmacalar değil yani.

Mizah yönü ne kadar çok ağır bastığını ara sahnelerde çok daha iyi anlayabiliyorsunuz. Ayrıca arka planda da yaşanan bazı komik olaylar mevcut. Bunlardan en çarpıcı olanı bir kedinin bir Jedi karşısında harikalar yaratması.

Eğer verdiğiniz yüklü miktarda paralara rağmen aldığınız oyunlarda istediğiniz zevki yaşayamıyorsanız Gomo size çok iyi gelecek. Çok uygun bir fiyata satın alıp güzel 1-2 saat ile tanışabilirsiniz.
Yayınlanma 18 Ocak 2017. Son düzenlenme 21 Kasım 2018.
Bu inceleme yararlı oldu mu? Evet Hayır Komik Ödül
< 1  2  3  4 >
40 sonuçtan 1 ile 10 arası gösteriliyor