19
평가한
제품
207
계정에 있는
제품

Reviøs 님이 최근에 작성한 평가

< 1  >
11-19/19개 항목을 표시 중
아직 아무도 이 평가가 유용하다고 하지 않음
기록상 24.3시간
bugları düzeltirlerse gayet başarılı bi oyun
2020년 12월 1일에 게시되었습니다.
이 평가가 유용한가요? 아니요 재미있음 어워드
1명이 이 평가가 유용하다고 함
1명이 이 평가가 재미있다고 함
기록상 322.6시간 (평가 당시 189.2시간)
birde türkçe dil seçeneği gelse tadından yenmicek
2019년 10월 26일에 게시되었습니다.
이 평가가 유용한가요? 아니요 재미있음 어워드
1명이 이 평가가 유용하다고 함
기록상 227.4시간 (평가 당시 179.3시간)
Kırmızı ve mavi takım olarak ikiye ayrılıyoruz. Her iki takımda da belli sınıflar var, bu sınıflar şöyle sıralanıyor; Pyro, Heavy, Spy, Scout, Sniper, Medic, Engineer, Demoman ve Soldier. Hepsinin kendine göre birer özelliği ve silahı bulunuyor. Pyro alev silahına sahip. Alevi yiyen bir kişi bir süreliğine ateş altında kalıyor ve sağlığından baya götürüyor. Eğer az sağlığı kalmışsa ölmesi kesin. Ancak alev silahının menzili uzun değil kısa yapılmış. Aynı şekilde Soldier 200 sağlığa sahip ve bir tane de roket atarı var. Ancak diğer sınıflara göre ağır harekett ediyor. Ancak buna rağmen roket atarıyla oldukça öldürücü. Birde “Roketjump” yaparak yüksek yerlere çıkabilirsiniz. Ama bunu yaptığınızda sağlığınızdan gidecektir. Karakter sınıfları son derece dengeli yapılmış. Valve bu konuda gerçekten iyi iş çıkarmış. Team Fortress 2’de takım oyunu gerçekten şart. İnsan kendi başına Ramboculuk yapamıyor, yapmak istese bile yaptırmazlar. Mesela bir Heavy sınıfının sağlığı gerçekten yüksek, ama ağır hareket ediyor ve ateş ederken olduğu yerde kalıyor. İşte bu durumda bir adet Medic arkasından sağlığını şarj ederse, ciddi anlamda çok ölümcül oluyor. Bir yandan makinelisi ile ortalığı darmaduman ederken, diğer yandan sürekli sağlığı yenilendiği için ölmesi de zor oluyor. Heavy ve Medic kırması karşınıza çıkarsa hiç düşünmeden kaçın derim.



Medic olarak demişken evet, Medic sınıfı belki de en önemlilerden biri, hatta bazı açılardan bence en önemlisi. Çünkü çatışma anında diğer kişileri Heal ederek onların ölmemesini sağlıyor. Hatta sürekli sağlığı şarj ettiği sürece normal sağlığın üstüne yüz daha ekliyor. Mesela Heavy 350’den 450’ye çıkıyor. Fakat en sevdiğim sınıf Scout oldu. Scout hakkında pek bir şey söylemek istemiyorum oynayıp görün.İpucu vermek gerekirse beyzbol sopasıyla savaş alanında koştuğunuzu düşünün. Spy’dan biraz bahsedelim gayet eğlenceli bir karakter. Görünmez olmak ve karşı takımdan birinin kılığına girip, düşman saflarına dalmak oldukça eğlenceli. Spy olarak eğer bir kişinin arkasından yaklaşıp bıçaklarsanız, sadece tek bir bıçak darbesiyle o kişi öldürüyor. Ne kadar yüksek enerjisi olması etkilemiyor. Bu olay bir de Sniper için geçerli. Safariden kopup gelmiş avcı tipli Sniper, kafadan vurursa hiç affetmiyor. Tek kurşunda işi bitiriyor. Eğer Engineer olursanız bu sefer etrafa taret yapma imkanınız var.Taretler gerçekten iş bitirici ve adam öldürdükçe para geliyor. Bu paralarla taretlerinizi tamir edip, artı olarak onları Upgrade edebilirsiniz. Yine Engineer olarak sağlık arttıran bir kit yapabiliyorsunuz. Bu sayede takım arkadaşlarınız sağlıklarını doldurabiliyorlar.



Yapımda genel olarak yapılan belli. Hep belli noktaları ele geçirip oyunu kazanmak başlıca amaç. Ama bu iki tipte oluyor. İki takımdan biri saldırı yaparken, diğeri savunma oluyor. Birde savunma yapan takıma 30 saniyelik bir hazırlanma süresi veriliyor. Bu süre içinde takımdakiler gerekli yerlere geçip pozisyonunu alıyor, Engineer’lar da taret kurabiliyor. Noktaların ele geçirilmesi sırayla oluyor. A, B, C diye bunlar belirtilmiş. Diğer tipte de yine noktalar ele geçiriliyor. Ancak bunda savunma yada saldırı olarak değil. Her iki takımda birbirine saldırıyor.



Gelelim oyunla ilgili olarak teknik veriler nasıldır, ne değildir? Source grafik motoru cidden sürekli yenilenerek ne gibi işler yapacağını gösteriyor ve yapıyor da. Half-Life 2: Episode 2’nin grafikleri güzeldi, aynı şekilde Team Fortress 2’nin grafikleri hem güzel hem de epey eğlenceli. Kaplamalar ve modeller kaliteli. Oyunun rengarenk olması insanın içini açıyor. Kısaca grafiklerle oyuncuyu sıkmıyor. Bunlara ek olarak animasyonlar da başarılı yapılmış. Karakterler kütük yutar gibi değiller, kendilerine has animasyonları başarılı. Ama en dikkat çekici özellik tabii ki, karakterlerin ve çevrenin absürtlüğü oluyor. Soldier’ın miğferinin gözlerini kapatması, çevredeki binaların çizgi film vari gibi duruşları komedi.



Yapımın grafiklerindeki eğlence aynı şekilde seslerde de devam ediyor. Ortama uygun seslendirmeler ve müzikler son derece başarılı. Aslında ses efektlerine Half-Life’tan aşinayız. Aynı efektler kullanılmış, ama aynı olması kötü olduğu anlamına gelmiyor. Menüde çalan müzik son derece hoşuma gitti. Direk olarak Team Fortress 2’ye oturmuş.



Half-Life 2’deki fizik modellemesi aynen devam ediyor. Gerçi ondaki gibi etkileşimli bir çevre olmasa da, modellemelerin ölüş şekilleri ve parçalanma efektlerine oldukça etkisi var. Evet, TF 2’de cesetler veya modellemeler parçalanıyor. Kafa bir yere uçarken, bacak ve gövde başka yere uçabiliyor. Özellikle öldükten sonra sizi öldüren kişi gösteriliyor. Eğer sizi parçalamışsa da, yerdeki parçalar gösterilerek “Eliniz, kafanız” diye işaret ediliyor. Birde hemen ekleyeyim, eğer bir kişi sizi arka arkaya öldürürse sizin oyundaki en büyük düşmanınız ilan ediliyor. Sizde onu öldürürseniz bu ilan ortadan kalkıyor.



Team Fortress 2 son derece başarılı bir oyun. Aslında oynadıkça biraz No One Lives Forever atmosferi verebildi. 1960’ların 70’lerin havası var gibi esinti yapabiliyor. Bu yüzden de biraz daha ilgimi çekmeyi başarabildi. Oyunun genel olarak dengeli bir yapısı var. Bazı program hataları olabiliyor, ama Valve anında yama yaparak buna müdahale edip, düzeltiyor. Genel olarak ping sorunu da çekmedim. Ortalama 70-60 pingle çoğu serverda oynayabilirsiniz. Yapıma asıl Team Fortress’in fanları belki el atmayabilir. Zaten Team Fortress Forever adında farklı bir versiyonu oynuyorlar. Orijinal Team Fortress’ın fanları tarafından yapılmış devamı. Sonuç olarak Valve’nin yaptığı TF2 güzel kaliteli bir yapım. Steam’den indirebilirsiniz. Bence gayet eğlenceli bir yapım
2019년 7월 2일에 게시되었습니다. 2022년 11월 23일에 마지막으로 수정했습니다.
이 평가가 유용한가요? 아니요 재미있음 어워드
아직 아무도 이 평가가 유용하다고 하지 않음
기록상 35.5시간 (평가 당시 20.1시간)
eskimeyen efsanevi oyın
2018년 11월 21일에 게시되었습니다.
이 평가가 유용한가요? 아니요 재미있음 어워드
아직 아무도 이 평가가 유용하다고 하지 않음
1명이 이 평가가 재미있다고 함
기록상 25.5시간 (평가 당시 22.4시간)
Max Payne ismini sanırım birçok oyuncu işitmiştir. Max Payne deri ceketi, iki elinde tuttuğu silahları ve bozuk olan psikolojisiyle hafızalara kendini kazımıştı. En azından Payne ismi geçtiğinde benim aklıma ilk gelenler bunlar oluyor. Ama birde bizleri oyunlarda ağır çekim yani "bullet time" modu ile tanıştıran ilk oyundur Max Payne. Özellikle adamların üzerine doğru atladığımızda ağır çekim moduna alıp düşmanlarımızı tek tek haklamanın keyfi bambaşkaydı. Son oyununun ardından geçen seneler tam bizlere Payne'i unutturmak üzereydi ki, Rockstar bizlerin sessiz çığlıklarını duyarak Max Payne 3'ü duyurdu. Duyurdu duyurmasına da kimdi bu Payne? Ne iş yapardı? Neydi bu adamın hikayesi? Neydi bozuk olan bu psikolojisinin sebebi? Aradan geçen seneler Payne'i ister istemez bizlere unutturmuştu. Aslında Max Payne bir çocuk babası, eşine son derece aşık şerefli bir polisti. Tek sahip olduğu, karısı, çocuğu ve doğrulardan hiç şaşmadan yaptığı mesleğiydi. Fakat Payne'in bu doğruluğu onu sonu görünmeyen bir tünele itti. Max işinden evine döndüğü o yağmurlu gecede başına geleceklerden habersiz bir şekilde evinin kapısını açtı ve içeri girdi. Ters giden bir şeyler vardı. Çocuğunun o neşeli sesi kulağına gelmiyordu, ortalık fazlasıyla sessizdi. Payne eşinin ve çocuğunun uyumuş olabileceği düşüncesiyle yatak odasına doğru ağır adımlarla ilerledi. Kapıyı açtı, bir anda yüzü allak bullak oldu. Odanın rengi eşinin ve çocuğunun kanlarıyla adeta kırmızıya bulanmıştı. İşte bu olaydan sonra Payne bir daha eskisi gibi olamadı. Eşinin ve çocuğunun intikamını almak için and içti. Tabi bu intikamın bedeli geriye kalan tek şeyini de kaybetmekti. Yani mesleğini....
İşte Max Payne ismi kendini bizlere bu hikaye ile tanıtmıştı. Fakat aradan geçen uzun yıllar Payne'i öylesine değiştirmiş ki, onu ilk gördüğümüzde "hayır bu Max değil, yalan söylüyorsunuz... O ... O... O öldü değil mi? Saklamayın bizden gerçekleri! Max bu olamaz" gibi düşünceler beynimizde dolaştı durdu. Genelleme olarak kullandım ama en azından benim yapımdaki Max Payne hayranları böyle düşünmüştür. Peki neydi Max'i bu kadar değiştiren? İşte bu sorunun cevabını oyunun geliştiricisinin anlattığı kadarıyla sizlere anlatayım. Buyurun Max Payne 3.

O Eski Halinden Eser Yok Şimdi...

Cidden eski Max Payne ve yeni Max Payne karakterlerini karşılaştırdığınızda arada uçuk bir fark olduğunu fark ediyorsunuz. Bir kere o güzelim saçlar gitmiş. Yüz hatları tamamen değişmiş. Payne kendine iyi bakmış ve vücudunu bir hayli geliştirmiş. Nerede bizim o eski cılız Payne, nerede üçüncü oyunda karşımıza çıkan iri vücutlu kaslı Payne. Max Payne 3, ikinci oyundan tam 12 yıl sonrasını bizlere anlatıyor. Sözü geçmişken üçüncü oyunun hikaye kısmından biraz bahsedelim. Payne yaşadığı acı olayları bir türlü unutamamış ve bu yüzden yaşadığı şehri terk ederek Brezilya'nın Sao Paulo kentine yerleşmiştir. Payne'in amacı burada yeni bir düzen eşliğinde, yepyeni bir hayata başlamaktır. Nitekim ilk adımı atarak kendisine iyi birde iş bulmuştur. Ne işimi? Tabi ki Max Payne gibi birisi pazarda domates satacak değil. Zengin bir ailenin korumasından sorumlu kişidir artık Payne. Yani eskisi gibi belanın tam ortasındadır. Çünkü bu zengin ailenin başı da Brezilya'nın en büyük mafyalarıyla ciddi şekilde beladadır. Zaten olaylarda bu paralellikte gelişecek gibi gözüküyor. Hikaye hakkında yapımcı firmanın verdiği bilgiler şu anlık bu kadar. Zaten oyun piyasaya sürüldüğünde geniş kapsamlı bir incelemeyle Payne'in hayatında değişen ne varsa sizlerle paylaşacağız. Şimdi ise oyunun genelinden oynanışından getirdiği yeniliklerden biraz bahsedelim.
Oyuna kazandıran yeniliklerden önce aynı kalan şeylerden bahsedelim. Karakterimiz tamamen değişmiş olsa bile, ilk iki oyunda olduğu gibi hala sağ ve sol eliyle aynı anda iki farklı silahı kullanabiliyor. Yani mesela bir elinde keleş dururken diğer elinde normal bir berettayla ateş edebiliyor. Tabi birde Max Payne oyunlarının olmazsa olmazı olan "bullet time" özelliği var. Bu özelliğimiz üçüncü oyunda da aynen devam ediyor. Üstelik artık siper alıp, siper aldığımız yerden ağır çekim modunda uçarak rakiplerimizi avlayabiliyoruz. Max Payne 3 yayımlanan ekran görüntüleri ve yapımcıların söyledikleri doğrultusunda hayli kaliteli bir yapım olacağa benziyor. Öyle ki Rockstar oyun için tasarlanan mekanlar için Brezilya'ya adamlarını yollamış ve oyunun geçeceği alanları fotoğraflayarak bunları oyuna birebir olarak aktarmış. Oyundaki karakter ve materyallerin birçoğu ise 3D tarama yöntemiyle oyuna aktarılmış. Oyun için ise Rage motoru tercih edilmiş. Fakat hemen belirtmeliyim ki oyunun yapımcısı, serinin ilk iki yapımına imzasını atan Remedy firması değil. Rockstar üçüncü oyun için kendi bünyesinden bir stüdyoyu görevlendirmiş. Max Payne 3 Rockstar Vancouver stüdyoları tarafından geliştiriliyor. Tabi yapılan bu değişiklik oyunun o eski tadını kaçırır mı orasını kestirmek güç.
2018년 9월 1일에 게시되었습니다.
이 평가가 유용한가요? 아니요 재미있음 어워드
19명이 이 평가가 유용하다고 함
기록상 219.9시간 (평가 당시 122.3시간)
İncelemeye başlamadan önce Supersonic Acrobatic... isimli eski oyunu da deneme fırsatı buldum. Aslında eski oyunla aralarında çok büyük bir fark yok. En büyük farkı top dinamikleri olarak gösterebilirim. İlk oyunda daha küt bir top var. Daha mekanik hareketler yapıyor ve zor ilerliyor. Ancak Rocket League'de topun verdiği tepkiler gerçekten bir futbol topu gibi. Bunun yanı sıra ilk oyuna göre çok daha iyi stadyumların ya da sahaların olduğunu söyleyebilirim.

Oyunun mekaniklerinde sahaların yeri de çok önemli. Halı saha mantığıyla işleyen oyunda, duvarları pas vermek için kullanabiliyorsunuz. Hatta yeteri hıza ulaşırsanız tavana kadar arabanızı çıkarmanız da mümkün. Bununla birlikte sahada çeşitli noktalar var. Bu noktaların üstünden geçtiğinizde hızlandırmalar alıyor ve "turbo" kullanabiliyorsunuz. Tüm bu mekaniklere son olarak da diğer rakiplere çarpabileceğinizi söyleyelim. Onlara çarparak yolundan etme ve infilak ettirme yoluna gidebiliyoruz.

Oyun Modları

Oynanış özelliklerinden aslında yukarıda bahsettik. Bu sebeple oynanış diye bir başlık atmaktansa seçebileceğimiz oyun modlarını anlatmak istedim. Oyunun en başında bizleri bir alıştırma modu karşılıyor. Bunu kesinlikle oynamanızı tavsiye ediyorum. Aslında alıştırma bölümleri her oyun için önemli olsa da Rocket League için olmazsa olmazlardan bir tanesi. Oyunun mekaniklerini iyice çözdükten sonra çok daha rahat oyunlar çıkartabiliyorsunuz.

Oyunu tek kişi ya da çok kişi oynayabiliyorsunuz. Dört kişiye kadar oyuncu desteği olan Rocket League'i aynı evden oynamanız mümkün. Eğer yeterli sayıda oyuncunuz yoksa botlara karşı oynama imkanı da sizlere sunulmuş durumda. Özellikle 2v2 maçların çok eğlenceli sonuçlandığını söylemem gerek.

Daha önemli olan mod ise multiplayer kuşkusuz. Rocket League'in zevki asıl burada çıkıyor. Ama tek kişilik modlarla oyunu iyice öğrendikten ve kavradıktan sonra multiplayer tarafına geçmenizi öneririm. Yoksa benim gibi büyük dayak yiyebiliyorsunuz. Zaten çok oyunculu moda ister istemez geçiyorsunuz. Tek başına aynı şeyi yapmaktan çabucak sıkılabiliyorsunuz. Bu yüzden çok oyunculu taraf kurtarıcınız olabiliyor.

PC ve Playstation 4 için çıkan oyunun oldukça güzel bir özelliği daha var: Cross-play. Yani PC ve PS4 kullanıcıları aynı sunucularda oynayabiliyor. Böylece arkadaşınız PS4 üzerinden oynarken, siz PC üzerinden ona karşı oyuna çıkabiliyorsunuz.



Grafikler ve Tasarım

Unreal Engine 3 kullanılarak geliştirilen oyunun en dikkat çekici özelliği kaplamaları olsa gerek. Gerçekten yüksek kaliteli kapmalara sahip oyun ve gözümüze hoş geliyor. Bunun yanı sıra sahaların çok başarılı hazırlandığı üstüne basa basa söylemek istiyorum. Ortamı güzelleştiren bu sahalar, müthiş tasarımlara da sahip. Yukarıda da dediğim gibi eski oyuna göre bu, Rocket League'in artılarından bir tanesi.

Sahip olduğumuz arabaların da çok farklı tasarımlara sahip olduğunu söyleyelim. Dahası bunları kendi zevklerimize göre değiştirebiliyoruz. Hatta Türk bayrağı bile dikebiliyoruz arabaların üstüne. Sonuç olarak Rocket League oldukça hoş grafiklere ve tasarımlara sahip bir oyun olarak karşımıza çıkıyor.

Karar

Rocket League incelemesi yine aynı cümlelerle son bulacak: Oyun çok saçma görünüyor olsa bile inanılmaz eğlenceli. Co-op olarak oynayıp, bu kadar eğlendiğim başka bir oyun daha olmamıştı. Daha doğrusu Towerfall Ascension'dan bu yana bu kadar eğlendiğim başka bir oyun karşıma çıkmamıştı.

Playstation 4'te PS Plus ile birlikte ücretsiz olarak gelen oyun, PC için Steam'den 31TL karşılığında satın alınabiliyor. Verdiğiniz paraya değeceği ise kesin!
2017년 11월 16일에 게시되었습니다.
이 평가가 유용한가요? 아니요 재미있음 어워드
29명이 이 평가가 유용하다고 함
6명이 이 평가가 재미있다고 함
기록상 67.8시간 (평가 당시 21.1시간)
앞서 해보기 평가
ncellikle herkese merhabalar yeni bir incelemeyle karşınızdayım bugün The Forest adlı oyunu inceleyeceğim.

Oyunumuz uçakta başlıyor ve yanımızda oğlumuz var ve daha sonra uçak düşmeye başlıyor ve birden uyanıyoruz, uyandığımızda karşımıza bir grup ♥♥♥♥♥♥ çıkıyor ve oğlumuzu alıyorlar ve biz sadece bakıyoruz.

Uyandığımızda bir balta buluyoruz ve gerisini anladınız zaten (hayatta kalma şeyleri) ama bu oyunda farklı şeylerde var yamyamlar.
1. gün bize saldırmıyorlar sadece bizi izliyorlar fakat saldırırsanız size de saldırıyorlar
oyunda sistem basit bir ada'dasınız ve yamyamlar var, hayatta kalmaya çalışıyoruz ve daha bilmediğimiz gizemler var aşağılara indikçe tapınaklar cesetler vb. şeyler çıkıyor.

Peki grafikler ?

Grafikler unity ile yapılma ama shader filan çok güzel, fizik dersek gayet iyi dalgalar ve odunların yuvarlanması vb.

Peki Sistem Gereksinimleri ne ?

Minimum:

İşletim Sistemi: Windows 7
İşlemci: Intel Dual-Core 2.4 GHz
Bellek: 4 GB RAM
Ekran Kartı: NVIDIA GeForce 8800GT
DirectX: Sürüm 9.0
Depolama: 5 GB kullanılabilir alan
Ses Kartı: DirectX®-compatible

Önerilen:

İşletim Sistemi: Windows 7
İşlemci: Quad Core Processor
Bellek: 4 GB RAM
Ekran Kartı: NVIDIA GeForce GTX 560
DirectX: Sürüm 9.0
Depolama: 5 GB kullanılabilir alan.

Oyun Solo'da Multi'de olabiliyor ama bana göre en saran multi
şimdi Buglara gelelim evet bu oyunda erken erişimde maalesef ama oyunda fazla bug yok
sadece optimize sıkıntısı vardı fakat yeni updatelerle birlikte düzeltiliyor yavaş yavaş.

Puanlama:
Artılar:
- Grafikler, shaderler vb.
- Multiplayer olması.
- Sesler,Ambiyans
- NPC lerin gerçekçiliği

Eksiler:
- Çarpıcı Hikaye
9/10 :d025:

Peki verdiğimiz paraya değermi ?

Şiddetle öneriyorum.
2017년 11월 16일에 게시되었습니다.
이 평가가 유용한가요? 아니요 재미있음 어워드
아직 아무도 이 평가가 유용하다고 하지 않음
기록상 472.8시간 (평가 당시 43.0시간)
Vuruş hissi olmayan, izometrik kamera açısıyla oynanan oyunlardan hoşlanmıyor musunuz? Dota 2 ve League of Legends gibi Moba'ları kurup kurup 'abi bana gelmiyor bu oyunlar' diyerek geri mi kaldırıyorsunuz? Peki Mitolojiye ilgi duyar mısınız? Cevabınız 'evet' ise size belki de adını ilk defa duyuyor olduğunuz muhteşem bir oyun getirdim!....

(Cevabınız evet değilse de okumaya devam edin derim; tanrıları kızdırmaya gelmez.)

Tanrılar Çıldırmış Olmalı

Smite, yapımcılarının da resmi olarak kabul ettiği gibi Dota 2'den esinlenerek hayata geçirilmiş bir Third Person Moba projesi... 2 yıllık beta sürecinin ardından geçtiğimiz aylarda resmi olarak çıkışını yaptı ve -her ne kadar henüz pek bilinmese de- adı en iyi Moba'lar arasında anılıyor. Peki Smite'ı diğer Moba'lardan ayıran
Öncelikle Smite'ta diğer Moba'ların aksine karakterlerimiz pek çoğuna kulak aşinalığımız olan, Hercules, Loki, Ra, Zeus, Isis, Aphrodite gibi mitolojik tanrı ve tanrıçalardan oluşuyor. Yunan (14), Mısır (9), Maya (4), Çin (8), Hint (5), Roma (5) ve İskandinav mitolojisinden (9) olmak üzere seçilebilir toplam 54 tanrı ve tanrıçamız var. 2 haftada bir değişen 5 tanrılık bir rotasyon mevcut ve bu tanrılar masrafsız israfsız seçilebilir durumda... Bunun dışında kalan tanrıları da oyun içi deneyim puanınızla (favor diye geçiyor) açabiliyor veya elinizi cebinize atıp gerçek parayla da satın alabiliyorsunuz.

Oyunda son zamanlarda F2P oynayan herkesi irite eden, uyuz eden, delirten, hatta sinir hastası yapan 'pay to win' mantığı olmadığını söyleyeyim başta. Smite'ta favor kazandıkça, gerçek para vermeden alamayacağınız tek şey birkaç tane özel kostüm ve tanrılara özgü ses paketleri... Onların da pek pahalı olduklarını söyleyemem; ses paketleri 200, kostümler de 300 veya 400 gem oluyorlar (600 gem de 15 liraya filan tekabül ediyor.) "Bastırırım parayı alırım alayını ulan!" diyorsanız da 29.99$ (yok, 30 değil) karşılığında 'Ultimate God Pack' adı verilen, çıkmış ve çıkacak olan bütün tanrıları bir kerede elde etmenizi sağlayan zımbırtıyı da satın alabilirsiniz. Bu paketin en güzel yanı daha önceden harcadığınız oyun içi deneyim puanlarınızı size geri iade etmesi. Bu sayede tomarla yeni kostüm de alabiliyorsunuz.Küçük ama zekice bir
Release The Kraken!!!

Smite'ın üçüncül kişi kamerasıyla oynanması sizi içine daha çabuk çektiği gibi, klasik Moba oynanışının da farklı bir biçimde şekillenmesini sağlıyor. En basitinden arkanızı göremiyor olmanız, haritaya daha az, tanrınızın görüş açısına daha fazla hakim olmanız Moba'ların strateji-aksiyon dengesini neredeyse tamamen aksiyona kaydırıyor. Bu durmak bilmeyen aksiyona bir de skillerin sunduğu görsel şölen eklenince ortalık bayağı bir şenleniyor.

Elbette ki strateji kurmadan, takımınızın yönergelerine uymadan bir Moba'da başarılı olmanız söz konusu olamaz ama Zeus ile oynarken, oyun gerçekten de Zeus gibi hissetmenizi sağlıyor. Nitekim hem yetenekleri ve görünüşleriyle mitlerine uygun karakterde tasarlanmış olmaları, hem de oyunun temposunun hiç düşmeyişiyle başına bir oturunca saatlerce alıp götürüyor sizi.

Bahsettiğim tüm bu farklılıklarının yanı sıra, oyun temel özellikleriyle tam bir Moba... Minyonların oyuna etkisi olsun, item yapısı ve çeşitliliği olsun, oyun modları olsun 'yenilik' diyebileceğimiz pek de bir şey sunmuyor Smite. Oyun modu demişken, Smite'ın can damarı olan ve LoL'deki Classic moduna denk düşen Conquest, 5v5 kapışmaların yaşandığı ve ismiyle müsemma Arena, yine LoL'deki ARAM moduna denk düşen tek şeritli ve ikişer kuleli Assault modu oyunun üç ana modunu oluşturuyor. Bunun dışında Smite'ı diğer Moba'lardan ayıran ve de bire-bir kapışmalara imkan veren Joust modu mevcut. Hatta ben bu yazıyı yazarken Arena ve Conquest modunun bir karışımı olan Siege modu da test sürecine girmiş vaziyetteydi.

smite1

Her Moba'nın olmazsa olmazı olan lig modları 30 Level'dan sonra girilebilir hale geliyor ve her ay sıralama tablosu

"Bir oyunu ne kadar beğendiğim yapmak istediklerini ne kadar yaptığına, bir oyunu ne kadar sevdiğim yüzümde oluşturduğu muzip gülümsemelere bakar." demişimdir hep. (Bunu silmemek için kendimle ne çok kavga ettim bi bilseniz) İşte Smite o gülümsemeyi sık sık kondurmayı başarıyor yüzünüze. Bir Moba'dan beklenmeyecek kadar sıcak bir yapım çünkü... Bir bakıyorsunuz bir hafta twitter'dan mention yapılarak önerilen bir kostüm ertesi hafta modellenerek oyuna eklenmiş, bir bakıyorsunuz oyunun resmi çıkışı şerefine herkesin hesabına ücretsiz oyun içi para yüklenmiş, bir bakıyorsunuz 'taunt' yaptığınız tanrı bir başka mitolojideki tanrıya laf sokuyor. Bu gibi detayların oyun geliştikçe çeşitlenmeye devam etmesi de cabası...

smite8

Tüm teknik güzelliklerinin yanı sıra, Smite ruhu olan bir oyun ve sadece multiplayer deneyimi sunan bir oyundan bu hissiyatı almak çok güzel. Zevkle, keyifle, her gece oynuyorum. Bir deneyim derim.

Yalnız unutmayın; tanrılar, bekletmeye de gelmez.

EK BİLGİLER

Nasıl Favor Kazanırım

Oyunda favor kazanmanın binbir türlü yolu var. Her gün bir oyun modunda ilk galibiyet alışınızda 100 favor, bir tanrıda ilk ustalaşışınızda 500 favor, aynı tanrıda bir level daha atlayınca 100 favor, 4-5 maçta bir de 300-500, 300-500, 300-500 (dayanamazdım, yapmak zorundaydım bunu) favor kazanıyorsunuz. Tanrıların 5500 favor olduğunu düşünürsek Smite sıkılmanıza fırsat vermeden yeni bir tanrı açmanıza imkan veriyor diyebiliriz.

Siz Ölümlülere 5 Adımda 'Nasıl Tanrı Olunur?' Dersi

- İlk maçınızla birlikte Auto-Item ve Auto-Skill özelliklerini kapatın. Item seçiminin ve skill sıralamasının oyuna etkisi büyük, öğrenmelisiniz.

- Yeni başladığınızda hemen oyuna dalmayıp practice modunda zaman geçirin. Bot da olsalar işleyişini anlıyorsunuz oyunun.

- V tuşuyla eriştiğiniz hızlı chat komutlarını ezberlemeye çalışın, iletişimsiz bir takım başarılı olamaz. Dolayısıyla siz de...

- Tanrıların pasif yeteneklerine de göz atın. Örneğin Mısır tanrısı Ra yeteneklerini kullandıktan sonra 3 saniyeliğine hızlanıyor. Tanrıların pasif güçlerini 'K' tuşuna basarak öğrenebilirsiniz.

- Geride durun, ölmemeye çalışın. Saçma bir tavsiye gibi gelebilir ama oyunun nasıl seyrettiğini anlayana kadar öğrenmeniz gereken ilk şey ölmemek. Zaman geçtikçe nasıl öldüreceğinizi zaten anlıyorsunuz, az ölen takımına her türlü fayda sağlıyor zaten oyunda.

Yazı içerisinde Smite'ın sık sık gülümsettiğinden bahsetmiştim. Yukarıdaki oyuncu ikonunu oyunda 64 gem karşılığında alabiliyorsunuz. İşin enteresan tarafı bu ikon çıkmadan tam bir hafta önce oyunculara 663 gem hediye edilmiş olması ve 600 gemi harcayan oyuncuların elinde 63 gem kalmış olmasıydı. Bu arada bu ikonu alan oyunculara 1 gem hediye ediliyor.

İnce değil mi? :)

Tür: MOBA

Yapım: Hi-Rez Studios

Dağıtım: Hi-Rez Studios

Sistem: Ekonomik

Kutulu Fiyatı: -

Dijital İndirme: F2P

Yaş Sınırı: -

Dahası İçin: {링크가 삭제되었습니다}

KARNE

Grafik: 8

Hikâye: -

Ses / Müzik: 9

Atmosfer: 9

İçerik Zenginliği: 8

Multiplayer / Online: 9

NOTU: 9

Ne kadar oynanır: 1 yıl+

SON KARAR: Yapımcısı "En iyi Moba olana kadar durmayacağız" diyor oyunu için. 'En iyisi' mi bilmiyorum ama oynayabileceğiniz en kaliteli moba'lardan...

Ne İyi?

+ Mitolojik karakterleri oynama ve tanıma fırsatı

+ Unreal 3 Motoru ve getirdiği görsel kalite

+ Epik müzikler

+ Yapım ekibinin oyuncuları önemsemesi ve oyunun sürekli gelişmesi

+ Öğrenmesi kolay ve keyifli oyun yapısı

Ne Kötü?

+ Çoğunlukla yaratıcılıktan ve zevkten uzak kostümler

+ Seyrek de olsa yaşanan sunucu sıkıntıları

+ Hileye çevrilen ve ısrarla düzeltilmeyen bazı buglar
2016년 2월 25일에 게시되었습니다. 2021년 11월 24일에 마지막으로 수정했습니다.
이 평가가 유용한가요? 아니요 재미있음 어워드
아직 아무도 이 평가가 유용하다고 하지 않음
기록상 1,390.3시간 (평가 당시 1,113.6시간)
CS:GO 평가
Aslında işin aslı şöyle hâkim bey
Aslı'yı ilk gördüğüm gün başlıyor işin aslı
Aslı bir gün benim acizane kaptan şoförlüğünü yaptığım 56 Chevrolet taksiye biniyor
Ve "Karagümrük'e" diyor bana
Karagümrük o dakika gönlümün başkenti, başımın tacı, ruhumun ilacı oluyor
Delikanlıya yakışmaz, yolculuk boyunca en ufak bi' rahatsızlık ya da edepsizlik etmiyorum
Yalnız indiği yeri, yolu, sokağı, kapıyı mıh gibi aklıma çakıyorum
"Oğlum" diyorum bizim Chevrolet'ye
"Bu kapıyı unutma, bir gün ilk bu kapıda gelin arabası olacaksın."
Sorup soruşturup, bulup buluşturup en nihayetinde Aslı'yı istetiyorum
Ama gelgelelim kızın üvey anası kızı bir türlü vermeye yanaşmıyor
İkinci kez istetiyorum, bu kez üvey abi "Bizde taksici esnafına kız yok." diyor
Allah'ın hakkı üçtür, "Anam seni de yorduk ama hadi son bi' kez daha iste." diyorum
Kapı anamın yüzüne bir kez daha kapanıyor, "Oğlum, bu işin aslı yok." diyor
Bakkalın çırağı Osman'ın eline bir mektup sıkıştırıp Aslı'ya gönderiyorum
"Kaçar mısın benimle?" diyorum, "Kaçarım." diye cevap yazıyor
Mübarek Cuma gecesine anlaşıyoruz
"Hani yalnız gitmeyeyim, bizim Rıdvan'ı da çağırayım." diyorum
Rıdvan beline babadan kalma altıpatları takıp gelmiş
"Oğlum Rıdvan, bu ne?" diyorum
"Ne olur ne olmaz abi, sen sür." diyor.
Sürüyorum, açıl ey Karagümrük, ben geliyorum
Karagümrük yanıyor, polis beni arıyor
Karagümrük yanıyor, herkes benden biliyor
Ben suçsuzum diyorum, kimse beni duymuyor
Bunu bir tek sevdiğim bir de Allah biliyor
Karagümrük yanıyor, polis beni arıyor
Karagümrük yanıyor, herkes benden biliyor
Ben suçsuzum diyorum, kimse beni duymuyor
Bunu bir tek sevdiğim bir de Allah biliyor
Karagümrük yanıyor, polis beni arıyor
Karagümrük yanıyor, herkes benden biliyor
"Aslı" diyorum, "Aslı, ne oluyor?"
"Ne oluyor?" demeye kalmadan polis kapıyı çalıyor
Polis kapıyı çalıyor
Polis içeri giriyor
Memur bey diyorum "Kız reşit, kendi isteğiyle geldi."
Memur bey "Tamam." diyor "Kıza bi' şey dediğimiz yok."
Ama Karagümrük yanıyor
"Kızı kaçırmasına kaçırıyo'sun da Karagümrük'ü niye yakıyo'sun be evladım?"
"Aslı, bu ne diyor?" diyorum
Aslı hiçbi' şey demiyor
Meğer bizim Aslı kaçarken telaşla yemeği ocakta unutmuş
Yemek yanmış tutuşmuş
Sonra perdeler tutuşmuş
Sonra ev tutuşmuş
Sonra Karagümrük tutuşmuş
Veryansın etmiş bizim üvey kaynana sokaklarda
"Taksici Ramazan kızı kaçırdı, mahalleyi de ateşe verdi." diye
Nihayetinde attılar beni nezarete
Tez vakit sonra mahkeme günü geldi
Hâkim Aslı'ya sordu
"Kızım, seni bu adam mı kaçırdı?"
"Evet, hâkim bey."
"Mahalleyi de bu adam mı yaktı?"
"Ee evet, hâkim bey."
Ne eveti Aslı?
Nikah kıymıyoruz Aslı, ne eveti?
Meğer üvey anayla üvey abi baskı yapmışlar evde kıza
"Evi de mahalleyi de Ramazan yaktı." diyeceksin diye
7 yıl Bayrampaşa'da geçer geçmesine de
Yalandan 7 yıl yatmak 70 yıl gibi delir kanı deliye
Birkaç güne kalmadı, koptu kafamın be kayışı
Dedim ki kendi kendime "Ben buradan kaçarım, gider bu kez harbiden Karagümrük'ü yakarım."
Şimdi hepiniz merak ediyo'sunuz di mi hâkim bey yaptım mı yapmadım mı diye?
Yaptım, Bayrampaşa'dan kaçtım
Önce gidip üvey abisinin Balat'taki kahvesini, daha sonra da üvey annesinin yeni aldığı evi benzin döküp yaktım
Şimdi hâkim bey cezam neyse çekerim
İçeride de iyi hâli bozmam, sizi temin ederim
7 yıl değil 70 yıl bile olsa paşa paşa yatarım
Karagümrük'ü yakarım, sonra girer paşa paşa yatarım hâkim bey, paşa paşa yatarım
Karagümrük yanıyor, polis beni arıyor
Karagümrük yanıyor, herkes benden biliyor
Ben suçsuzum diyorum, kimse beni duymuyor
Bunu bir tek sevdiğim bir de Allah biliyor
Karagümrük yanıyor, polis beni arıyor
Karagümrük yanıyor, herkes benden biliyor
Ben suçsuzum diyorum, kimse beni duymuyor
Bunu bir tek sevdiğim bir de Allah biliyor
 
2015년 4월 25일에 게시되었습니다. 2023년 5월 23일에 마지막으로 수정했습니다.
이 평가가 유용한가요? 아니요 재미있음 어워드
< 1  >
11-19/19개 항목을 표시 중