40
Products
reviewed
0
Products
in account

Recent reviews by HKN

< 1  2  3  >
Showing 31-40 of 40 entries
3 people found this review helpful
16.1 hrs on record
PC için 20 Ekim 2008 PS3 ve Xbox 360 13 Ekim 2008 için çıkışını yapan Dead Space korku dolu saatlere götürüyor bizi. Electronic Arts korkuya aç olunan bir nesilde herkesin tek favori korku oyunu olarak karşımızda.

Uzayın uçsuz bucaksız bölgelerinde zorunlu iniş yapıyoruz. Zorunlu iniş nedeni ise kaza yapmamız. Karakterimizin adı Isaac Clarke. Bir mühendisiz ve bundan dolayı tamiri bol görevler ile karşılaşıyoruz. Daha iner inmez başlıyor maceramız. Ishimura mezarımız olacak mı?

Düşmanlarımızın adları Necromorphs. Okuduğum belgelerde bu yaratıkların ortaya çıkma nedeni bir virüs. Ayrıca bu yaratıklar havalandırmayı seviyorlar. Belgeleri okurken "Sanırım havalandırmada arıza var. Kontrol ettirmek gerek." falan gibi cümleler görmüştüm. Umarım kontrol ettirmemiştir. Bunları öldürmenin bir püf noktaları var. Eklem yerlerine vurmak. Önce bacağına vurup yavaşlatın. Gerisi kolay. Ancak kolu bacağı sürekli çıkanlar da var. Onlar sakat işte. Bacaklarını yok et. Bir daha çıkana kadar kaç kaçabildiğin yere.

Oyunda bir envantere ve bir de mağazaya sahibiz. Sağda solda bulduğumuz paralar ile mağazada kıyafetimizi güçlendirebiliriz. Ayrıca silahımıza upgrade yapabiliriz. Yavaşlatma özelliğine de sahibiz. Hızla dönen bir pervaneyi yavaşlatabiliriz. Ayrıca çoğu görevde vazgeçilmezimiz oluyor. Oksijen olmayan yerlerde oksijen tüplerimiz devreye giriyor.

Yer çekimine karşı koyduğumuz bölümler mevcut. Atmosfer çok rahatsız edici. Bir kere o yalnızlığı öyle bir hissettiriyorlar ki. Her ne kadar arada bir dostlarımız gözükse de kısa sürüyor. Bizim adamın bir de manitası var. Nicole. Yine işin içine aşk karışacak yani.

Grafikler zamanına göre o kadar iyi ki. Hatta şuan bile oynanır. Diğer oyunlara fark bile atar. Sesler ise gerçekten başarılı. Kulaklık ile son ses oynuyorsan havalandırmadan uzak durmanı tavsiye ederim açıkcası. Yapay zeka sizi sürekli kovalayan Necromorphlar. Işıklandırmada ise gözle görülür bir sıkıntı yok. Atmosfer zaten mükemmel. Ayrıca Dead Space ölümleri ile çılgınlığını konuşturmuş.
Posted 18 January, 2017.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
2 people found this review helpful
2.7 hrs on record (0.9 hrs at review time)
CSR-Studios tarafından geliştirilip 7 Aralık 2012 tarihinde çıkışını gerçekleştiren Dead Pixels ile zombi salgınına yenik düşmüş bir dünyada sokak sokak zombi avlıyoruz. 3 adet harita mevcut. Haritalarda sokak sokak ilerliyoruz ve istediğimiz an en başa kadar dönebiliyoruz.

Sokaklarda bazı işaretsiz kapılar var ve bunların içinde bazı mühimmatlar var. Ayrıca marketler de var. Bu marketlerin içinde silah,mermi ve sağlık ihtiyacımızı karşılayabilir ve topladığımız mühimmatları satabiliriz. Ayrıca buralarda oyunu kayıt edebiliyor ve karakterimizin özelliklerini upgrade edebiliyoruz. Daha hızlı koşmasını veya daha sert vuruşlar yapmadını sağlamak gibi.

Birbirinden farklı onlarca zombi motiflenmiş. Ayrıca oyunu fazla hafife almamak gerekli. Bir eve girdiğinizde çalmaya başlayan alarmı duyarsanız dışarı çıkmak için acele etmeyin.



Marketlerde Wanted diye bir başlık var. Marketteki satıcı istediği silahı senden istiyor ve getirince ödül vereceğini söylüyor. Ödül bir hayli fazla. Ancak bunun için sokaklarda bir ileri bir geri gidip mermi israfı yapabilirsiniz.

Oyun esnasında ekrana çıkan piksel piksel ara video tarzında resimler atmosfere iyi anlamda katkı sağlamış. Zaten oyunun atmosferinden pek bir şey beklemeye gerek yok. Ancak yine de oyunun müziklerine ayrı bir parantez açmak gerek. Markete girdiğinizde çalan müzik harika.

Dead Pixels'i indirimli olarak 1,50 Türk Lirasına edindim. Ne oyunlar aldım. Verdiğim paranın çeyreğini bile haketmiyor. Ancak Dead Pixels öyle değil. Bu kadar ucuz bir satış fiyatına sunmuş olduğu eğlence çok fazla.
Posted 18 January, 2017.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
5 people found this review helpful
6.1 hrs on record (3.1 hrs at review time)
Zombie Studios tarafından Unreal Engine 4 ile geliştirilip 29 Nisan 2014'de çıkışını gerçekleştiren Daylight, bizi karanlığa sürüklüyor. Yanımıza sadece glowstick ve flare vererek. Ne acımasızlık ama.. Oyun kimilerine göre korkunç, kimilerine göre ise korkunç gelmeyebilir. Ancak her korku oyununu Outlast ile karşılaştırmanız çok saçma olur. Eğer bu tarz şeylerden korkuyorsanız eminim Daylight sizi daha çok korkutacaktır.

Kadın bir karakteri yönetiyoruz. Karakterimiz çok geveze. Biz o ortamda bulunsak nefes almaktan korkacak iken karakterimizin "Orada kimse var mı?" diye seslenmesi bizi gıcık ediyor. Karakterimiz ya aptal ya da cesaretli. Her neyse. Hastanede uyanıyoruz ve akıllı telefonumuzun yardımı ile başlıyoruz etrafı incelemeye.

Her bölümde bulmamız gereken kağıtlar var. Slender geldi değil mi aklınıza? Eğer her bölümde kağıt toplamak sıkıcı gelicekse hiç bulaşmayın. Her bölümde büyülü bir kapı var. Kağıtlar toplandıktan sonra ise bu büyülü kapıyı bir eşya ile açıyoruz. Artık hangisi lazımsa. Ayıcık, makas..

Hayalet gelmeden önce telefonunuzun ekranı karıncalanmaya başlıyor ve hayalet adeta "Geliyorum!" diyor. Hayalete baktığınızda başlıyor bu sefer sizi öldürmeye. Ancak ona bakmazsanız sıkıntı olmuyor. Bir süre sonra artık kendinizi geri gide gide oynuyor olarak bulabilirsiniz.

Oyunu birden fazla oynayabilirsiniz. Çünkü her ölümden sonra hastane baştan inşa ediliyor. Zaten bu başlı başına sıkıyor insanı. Öldükten sonra kağıdın yeri değişiyor. İyi yanı da var. Ölümsüz bir korku oyununuz oluyor. Sanırım random generation özelliğinden dolayı hastane bomboş. Fazla uğraşılmamış açıkcası. Random generation olmasına rağmen "Ben buraya daha önce geldim." diyebiliyor insan. Keşke biraz üzerinde dursalardı bu konuda.

"Unreal Engine 4 bu mu?" dediğiniz anlar olacaktır. Çünkü grafikler çok kötü. Tamam korku oyunu için ideal ancak Unreal Engine 4 için değil. Sesler müzikler sıkıntı çıkarmıyor. Hayaletin sesi sıkıntı çıkartıyor sadece. Onun sıkıntısı da korkutmak zaten. Böyle bir bağırış yok.

Eğer korku alternatifi arıyorsanız tekrara düşmekten sıkılmayacaksanız Daylight güzel bir alternatif. Ancak tekrara düşmek sizi sıkacak ise uzak durun derim.
Posted 18 January, 2017.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
2 people found this review helpful
38.9 hrs on record (26.6 hrs at review time)
Team Psykskallar tarafından geliştirilip 2012'de çıkış yapan ücretsiz bir Half-Life modu olan Cry of Fear çoğu ücretli korku oyununa taş çıkaracak saatler vaad ediyor.

Yolda yürürken bir arabanın çarpması sonucu bayılırız ve uyandığımızda hiçbir şey eskisi gibi değildir. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını öğrenmemiz pek uzun sürmüyor ve neler olup bittiğini anlamak için maceraya atılıyoruz.

Elimizde bir telefon ile karanlık Cry of Fear dünyasını aydınlatıyoruz. Bir ara gaz lambası da alıyoruz el feneri de. Aynı anda telefon ve silah kullanabiliyoruz. Ateşli silahlar neyse de, yakın dövüş sistemi iyi değil.
Öldürebilecek olduğunuz bir yaratık sizi öldürebilir. O yüzden çok ramboculuk oynamayın yoksa kayıt noktasına geri dönmek zorunda kalabilirsiniz. Evet kayıt noktası dedim. Kayıt noktalarında cihazlar var. Oradan kayıt yapıyorsunuz.

Klasik boss olayına bağlanmış oyun. Her bölüm sonu bir boss ile karşılaşıyorsunuz. Her bossun bir zayıf noktası var. Onu bulmalısınız. Bazısını haritadaki nesneleri kullanarak, bazısını bossun bazı noktalara vurarak yok ediyoruz. Arada size seçim şansı bırakıyor oyun. Kaçıcan mı savaşıcan mı tarzında. Bu birden fazla oynatır mı bilemem. Oyuncu en fazla kayıt noktasından alır oyunu.

Grafikler korku oyunu için yeterli. Sesler çok iyi. Hele bir kız var kız. Korkudan istem dışı ESC tuşuna bile basmışlığım vardır. Nasıl bağırdı düşünün. Bunun gibi çok jump scare var çok. Artık bu sefer istem için ESC tuşuna basıp dinlenmek gerekiyor. Yoksa olmuyor. Nefesi daralıyor insanın.

Yapay zeka sürekli olduğu yerde duran sizin bir cm bile görse size depar atan düşmanlardan mevcut. Ancak düşmanı görünce hemen öldürmemiz yapay zeka aratmıyor. Öldüremezsek ölüyoruz. Bu da aratmıyor.

Atmosferine değinecek olursak o kadar iyi yapmış ki işini, dediğim gibi Team Psykskallar hakkını vermiş oyunun. Elinde fenerle ilerken "Acaba merdivenlerde biri var mı?","Arkadan biri takmasın bıçağı? Dur bir daha bakayım arkaya..", "Şimdi bu kapıyı açarken çıkıcak kesin bir yaratık daha.." diye düşünüyor insan.

Sürekli tetikte bırakıyor. Bir de cephane sıkıntısı da yaşatıyor. Canımızı şırıngalar ile tazeliyoruz. Eğer kolay olarak oynuyorsanız zaten cephane,sağlık sıkıntısı olmaz ancak zorluk arttıkça olur.

Bulmacalara gelelim. O kadar kafa zorlayıcı bulmacalar yok. Ancak öyle bir bulmacalar geliyor ki bazen sıkıntı büyük oluyor. Ancak yaratıkların sonu olduğu için bir süre sonra bölümde sıkıntı yaşatmıyor. Ama az önce anlattığımız o atmosfer varya geriyor adamı "Ya çıkarsa?" diye.

Bir mod olup ücretsiz olarak ücretli oyunlara taş çıkartan bu oyunu korku severler kaçırmamalı.
Posted 18 January, 2017.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
8 people found this review helpful
7.3 hrs on record (7.2 hrs at review time)
Xbox için 2005, PC için ise 2006'da elimize geçen Call of Cthulhu: Dark Corners of the Earth için söylenecek üç kelime var. Dehşet, gerilim, korku.

Aksiyondan uzak bir oyun. Aksiyon var bazen abartılmış aksiyon sahneleri de var. Bu inanın etkilemiyor oyunu. Dedektif olan Jack Walters karakterini yönetiyoruz. Boston'da bir çatışma var. Bizi bir yerden tanıyorlar. Gidiyoruz ve işler karışıyor. Sonrasında. Araştırmacı ruhumuzu ortaya koyuyoruz ve yabancıların sevilmediği Innsmouth kasabasına doğru yola çıkıyoruz.

İşte Call of Cthulhu o an başlıyor. Sana ne bir görev veriyor ne birşey. Dedektif değil misin abi? Araştıracaksın. Bazen gerilmekten terleyeceksin. Gizlice girip alt kata giden kapının kolunu çevirirken önüne barikat kurduğum kapının kırılıp bana doğru koşan adamı hissetmem. Bu nasıl gerilmektir?

Innsmouth'a gelme nedenimiz kayıp birini bulmak. Bulmak için yönergeniz yok. Bir dedektif gibi düşünüp başlayacaksınız işe.

Gerçekçilik adına iyi konuşturmuş yeteneğini. Kırılan koluna tahta parçası koyup sarmak, vurulunca iyi nişan alamama ve daha nicesi. Eğer sağlığınıza müdahale edemezseniz halüsinasyonlar görüp dostlarımızı yaratık zannedip vurabiliriz. Ayrıca can göstergesi, silah göstergesi gibi bir şey yok. Devasa bir düşman ile karşılaştığımızda korkup zor nişan alacağız.

Sıradan bir insanız işte. Diğer oyunlardaki karakterlerin soğukluğu bunda yok. Keşke hiçbirinde olmasa. Dünyada çok garip olaylar oluyor ve biz de normalmiş gibi normal hareketler sergileyeceğiz. Çok saçma olurdu.

Grafikler yeterli. Sesler bir korku oyunu için yeter de artar bile. Yapay zeka bazen çok yapay olsa da. Sıkıntı çıkarmıyor. Atmosfer ise.. Bu oyundaki atmosferde çok pis bir hava var. Eminim bu havayı siz de çekeceksiniz ciğerlerinize. Durmayın yakın bir Call of Cthulhu.
Posted 18 January, 2017.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
3 people found this review helpful
1.8 hrs on record
Among the Sleep 29 Mayıs 2014 tarihinde Krillbite Studio tarafından çıkışını gerçekleştirdi. Çıkışını gerçekleştirmeden önce demosunu oynamıştım. Ani çıkış içeren bir bölüm mevcuttu. Gök gürüldüyor ve ardından simsiyah çocukluğumuzun bilinmez şeyi gözüküyordu. Harbi tırstırdı yani.

Oyuna annemizin bize bir pasta hazırlaması ile başlıyoruz. Sonra kapı çalıyor ve bir hediye geliyor. Annemiz bu hediyeyi yatak odasında açacağını söyleyip bizi odamıza götürüyor. Güzel bir ninni söyüyor ve uykuya dalıyoruz. Ardından gece uyanıp maceraya başlıyoruz.

Hayal gücümüz ve psikolojimiz.. İki yaşındaki hayal gücümüz ve psikolojimiz işte bu oyunda. Karanlıkta biri var diye korkmamız. Bunu bu oyunda yaşayacağız işte. Bize dost olan bir ayıcık var. İsmi Teddy. Bizimle konuşan bir ayıcık. Karanlıkta etrafı aydınlatmaya yarıyor. Her çocuğa lazım.

Oyunda ufak bulmacalar mevcut. İki yaşındaki birine göre bulmacalar. Kapıyı açmak için önce bir sandalye çekiyor ve öyle açıyoruz. Çünkü boyumuz yetişmiyor. Koskocaman olan bir dünyanın içindeyiz. Aslında dünya büyük ancak biz küçüğüz. Gerçekten çok farklılık getirmiş korku dünyasına. Ayrıca depar attığım bir yerde yere düşmemiz çok iyi düşünülmüş.

Grafik olarak kötü durumda bulunan Among the Sleep oynarken sandığın içinden geçen bir ayıya rastlayabilirsiniz. Kaşık ile koskaca bir pasta dilimini dağıtmadan tabağa koyan anneye rastlayabilirsiniz. Hem de ağzımıza kaşık ile pasta verirken pasta dilimi hiç azalmıyor tabakta. Bildiğin dümdüz bir yüzey şeklinde katlanan kazaklar görüyorsunuz. Ya annemiz çok marifetli ya da Krillbite Studio grafikler üstünde fazla durmamış. Sesler, efektler, müzikler.. Eğer güçlü bir ses sisteminiz varsa gıcırdayıp duran kapılar, atılan çığlıklar vs. Bütün bunları iliklerinizde hissedebilirsiniz. Açıkcası ben o şirin odamızda Teddy ile dolaba girip karanlık atmosfere geçiş yaptığımızda kaliteli bir korku oyunu olduğuna karar verdim. Ha çıktı ha çıkacak siyahi şey. O sesler ne öyle.. Tamam grafik olarak tırstırıcı olmuyor ancak, sesler işini hakkıyla yapıyor.

Korku dünyasına farklı konsepti ile çıkış yapan Among the Sleep bizlere güzel bir deneyim yaşatıyor.
Posted 18 January, 2017.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
2 people found this review helpful
2.1 hrs on record (1.9 hrs at review time)
Amnesia: A Machine for Pigs 10 Eylül 2013 tarihinde çıkışını gerçekleştirdi. Karakterimizin ismi Oswald Mandus. Bir fabrikamız var. Bilin bakalım ne fabrikası bu. Araştırma yapmayı seven bir karakterimiz var. Karakterimiz 1899 yılında Meksika'daki bir araştırmasından dönerken hastalanır ve kabuslar onu esir alır. Kabustan uyandığında ise aslında kabusun devam ettiğini hayatına müdahale ettiğini gören Oswald neler olduğunu çözmek için alır gaz lambasını eline başlar araştırmaya.

Gaz lambası The Dark Descent'tan aşina bir durum ancak bir farklılık var. Gaz lambamızın gazı hiç bitmiyor. Önceki oyunda gaz lambamızın bitmesi akıl sağlımızın bozulması demekti. Burda öyle bir durum yok ve işler kolaylaştırılmış. The Chinese Room anlaşılan daha fazla oyuncu kazanmak için oyunu kolay yapmış.

Envanterimiz artık mevcut değil. Bunu ne demek? Artık zor bulmaca yok. Eee ne gerecek bizi ne korkutacak? Bir domuzdan korkacak mısınız? Fazla korkunç sayılmaz tatlı da birşey aslında ama insan yine de geriliyor.

Hikayeyi etrafta bulduğumuz notlar ile anladığımız Amnesia: A Machine for Pigs'de bir de esrarengiz bir ses bir şekilde bize ulaşıyor.

Yaşadığımız yer normal bir yer değil. Gizli geçitler, önden resim arkadan cam olan şeyler ve dahası.. Size tavsiyem notları okuyun ve araştırmacı iç güdünüzü ortaya koyun yoksa aynı yeri beş kez dolaşmış olursunuz.

Grafikler güzel ama sesler ve müzikler öyle mi? Sesler ve müzikler muhteşem. Atmosferi güzel yansıtan müziklere sahip. Merdivenlerden inerken gürüldeyen gökün çıkardığı ses ve sonrası..

Eğer araştırmayı seven biriyseniz oyun size bunu güzel bir şekilde sunuyor. Eğer oyunu sürekli The Dark Descent ile karşılaştırırsanız hiçbir şekilde tatmin olmazsınız. Size tavsiyem The Dark Descent'tan bağımsız oynayın.
Posted 18 January, 2017.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
2 people found this review helpful
18.7 hrs on record (18.6 hrs at review time)
8 Eylül 2010'da çıkışını yapan Penumbra'nın yapımcılarından gelen bir oyun. Frictional Games.. Korkuyu iliklerimizde hissetmemizi sağlayacak. Hayatımdaki favori oyunu yapan bu şirketin bu oyunundan beklentim büyük. Oyundaki çevre ile etkileşim oldukça iyi. Grafikler iyi düzeyde. Zaten bir korku oyununda grafikler fazla önemli değil. Sesler harika düzeyde. O hırıltılar var ya o hırıltılar...

Şatoda yalnız başımıza ilerler iken geçmişte neler olduğunu görmeye ve kendimize yazdığımız notlar ile karşılaşıyoruz. Hikayeyi anlamak için kağıtları okumak gerekli yoksa birşey anlamıyorsunuz. Ayrıca atmosfer de harika. Gaz lambasının etrafa yaydığı ışığın arasından ekrana gelen bir pençe? Ne dersiniz siz de yeterli mi korkmak için? Yoksa daha fazlası mı? Dahası da var merak etme.

Oyunda her hareket bize ait. Tamamen özgürsünüz. Korumamız gereken bir denge mevcut. Akıl sağlığı ,normal sağlık ve hızlı olmak.Yaratığa bakınca akıl sağlımız bozuluyor. Doğaüstü bir olay görünce de bozuluyor. Bunun için ilaç içip iyileşiyoruz. Eğer ilaç yok ise uzun süre aydınlıkta durmamız gerek. Yoksa çıkardığımız seslere gelebiliyor yaratık. Yapay zeka yaratığın aynı yerde dolanıp durması.

Gelelim bulmacalara.. Bu denli zekice bulmacalara rastlamak çok zor. Oyunda o bulmacayı çözmeye çalışırken yaşadığımız korku ile attığımız teri saklamalıyız. O teri torunlarımıza göstermeliyiz. Her yiğidin harcı değil o teri akıtmak. Biraz zorlasak yeni nesil askerlik anılarıyla değil Amnesia anılarıyla büyüyecek.

Oyunda birden fazla son var ve her biri için farklı şeyler yapmanız gerekiyor ve bu da oyunu birden fazla oynamaya teşvik ediyor.
Posted 18 January, 2017.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
2 people found this review helpful
17.0 hrs on record
Karanlıktaki lanetli oduncular, az ışık ve az cephane..

Remedy tarafından 14 Mayıs 2010 tarihinde çıkışını gerçekleştiren oyunda hikayemiz Alan ve sevgilisinin şehir hayatından uzaklaşıp biraz kafa dinlemek amacıyla geldiği Bright Falls'da başlıyor. Alice'in(Alan'ın sevgilisi) kaçırılmasıyla olaylar başlıyor ve Alan Wake'in kabus dolu hayatına giriş yapıyoruz.

Kitap yazarı olan Alan, oyun esnasındayken bazı sayfalar buluyor. Sayfada yazılanlar ona ait. Sayfada yazılanlar o anda yaşananlara ait.

Genellikle çoğu korku oyununda kimse yoktur ve yalnızızdır. Ama Bright Falls yaşayan bir şehir ama hep yalnızız. Bazen dostlarımız ile karşılaşıyoruz ve tam diyoruz "oh rahatladık diye" ama nerdeee.. Hemen bir olay ve yine yalnızız. Tam diyoruz aydınlığa ulaştık hemen bi olay daha.

Oyunda otomobilleri kullanabiliyor oluşumuz oyuna farklı bir yön katmış. Ama otomobil kullanımı yetersiz. Keşke biraz üstünde durulsaydı. Ama otomobile binip oduncuları ezmek konusunda verdikleri hissi iyi başarmışlar.

Uzun süren bir hikayesi var. Ben bazı yerlerde "Ne zaman biteceksin Alan Wake?" dedim. Bittiğinde ise "Neredesin Alan Wake 2?" dedim.

Oyunda belli bir noktadan belli bir noktaya ulaşmaya çalışırken işlerin yolunda gitmediği oluyor tabi. Bu sırada bir de silahında mermi biterse sana tavsiyem ilk ışık kaynağına ulaş. Işık kaynağına ulaştığımızda oyunumuzu kaydediyor, hem karakterimiz hem biz biraz nefes alıyoruz.

"Mermi biterse" dedim evet çünkü cephane sıkıntı aşırı fazla. Ya el fenerimizin pili bitiyor ya da mermilerimiz. İkisinden biri bitince zaten eliniz kolunuz bağlanıyor. Ondan sonra tek dileğiniz Alan'ın bitmemesi gereken nefesi. O da biterse gelsin baltalar bıçaklar. Silah çeşitliliğimiz yeteri kadar var. Flaş bombaları, işaret fişeği fırlatan silahımız, pompalı tüfekler vs.

Kasabada yaşayan insanlar dışında çok önemli bir dostumuz var. Menajerimiz Barry. Çoğu bölümlerde berabersek ayrı düşüyor ve birbirimize ulaşmaya çalışıyoruz. Diyaloglarımız o kadar samimi ki gerçek bir dost olduğunu anlayabiliyoruz.

Oyunda izlediğimiz sinematikler sanki üst düzey bir sinema kesitleri. Çok mükemmel hazırlanmışlar. Çoğu sinematikten sonra ellerimi çıtırdatıp "Hadi o zaman!" dediğimi bilirim. Eğer oyundaki hikayeyi önemsemeyip sinematiklerde enter tuşunu yalama yapanlardansanız üzgünüm o eliniz enter tuşuna gitmek istemeyecek.

Güzel sinematikler ile süslenmiş güzel özgün hikayesi, yaratıcı düşmanları ve her an gerildiğimiz bu oyunu kaçırmayın.
Posted 18 January, 2017.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
29 people found this review helpful
25.9 hrs on record (22.2 hrs at review time)
Bir muhteşemliğin doğuşu. Zamanına göre grafikler yeterli düzeyde. Çocukken oynamıştım bu oyunu. Şu dakika kurup yine oynarım. Sağlık dolabına sürünerek giden güvenlik görevlisinin ölüşü beynime işlenmiş resmen. Bir çok moda sahip olması oyunu ölümsüz bir hale getirdi. Arşivinizde mutlaka bulunması gereken bir oyundur...
Posted 4 March, 2014. Last edited 28 November, 2016.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
< 1  2  3  >
Showing 31-40 of 40 entries