2 mensen vonden deze recensie nuttig
Aanbevolen
0.0 uur in de afgelopen twee weken / 4.0 uur in totaal (1.5 uur op moment van beoordeling)
Geplaatst: 15 jul om 16:31

Serious Sam... ah üzümlü kekim..

Serious Sam serisiyle tanışmam değil de, serinin müptelası olmam ortanca teyzemin oğlunun evine bilgisayar ve internet gelmesiyle oluştu. 2000'li yılların sonlarına doğru abim vesilesiyle tanıştığım oyunu, 2010'lu yılların başında onların evinde oynayacak oyun arayışındayken bir anda aklıma gelmesi ve The First Encounter'in demosunu gezginler sitesi gibi bir siteden indirmemle saatlerce başından kalkamadığımız bir eğlence aracı olmuştu. Yıllar geçti, ikimiz büyüdük ama teyzemin oğlu çok takılmasa bile benim halen daha içimde çok sevdiğim favori oyunlardan biriydi Serious Sam.

Sanki eski bir dostu görmüş gibi oluyorum halen daha The First Encounter'i açtığımda. Saian'ın Kangren parçasını dinlerken yazıyorum bu incelemeyi, eski bir dosta mektup yazarmışçasına, rüzgarın gövdeme ucundan vurduğu yaz akşamında kızaran sigaramdan yüz bularak, yazıyorum bu incelemeyi sana...

Serious Sam franchise'ı benim için her ne kadar 4. oyunla dibi görmeye yakınlaşmış olsa da, hem o nostaljik duyguların ve anıların hatrına, hem de son oyun olan Siberian Mayhem'i denemeden pek geçmek istemedim.

Oyun klişe bir Serious Sam açılışı ile başlıyor, muhtemelen 4. oyunun sonunda oluşan felaketler sonucu ana karakterimiz "Sam Stone" yani Serious Sam'in buzullara doğru dünyayı kurtarma macerasının içine bırakıyor sizi. Tabii, klişe olması normal çünkü bu oyun da bir Serious Sam oyunu. Hikayeye girişmeden devam edeyim, oyunun oynanışına gelelim.

Yakın zamanda Serious Sam 3: BFE'yi tekrardan can sıkıntısına indirdim ve oyuna bir kez daha girişeyim dedim ve 3-4 saat sonra sıkıldım. Sonra oturdum başka ne oyunlar var diye bakındım ve Siberian Mayhem'i gördüm. Deneyeyim dedim ve gerçekten oynarken duygulandım. O zamanının efsanesine geri dönmeyi başarmışlardı. Köklere dönüldüğünü hissettim ve teyzemin oğlu ile oynamak için giriştiğimiz tatlı kavgalar geldi gözümün önüne. Bir anda gelen kaos ortamı, 4. oyuna göre daha çok üzerine durulmuş vuruş hissiyatı, tek atan o efsanevi bıçak, üst düzey grafiklerin ve doom eternal kafasındaki mekaniklerin çok da gerekli olmadığını öyle bir hatırlattı ki bana, ben bununla da eğlenebiliyormuşum. Sadece önüne geleni öldürmek ve dur duraksama bilmeden öldürmek o kadar eğlenceli geldi ki, incelemeyi yazdıktan hemen sonra oyunu geri açıp sabaha kadar başında durabilirim sanki, öyle tatlı geldi...

Oyun bitince bu incelemeyi düzenlerim. Eski dostum, sen sağda solda tek gözlü ve mızrak dişli canavarları avlarken ben hep yanında olacağım...
Was deze recensie nuttig? Ja Nee Grappig Prijs
Opmerkingen zijn uitgeschakeld voor deze recensie.