32
Produtos
analisados
2371
Produtos
na conta

Análises recentes de bysanzdaK

< 1  2  3  4 >
Exibindo entradas 11–20 de 32
5 pessoas acharam esta análise útil
30.1 horas registradas
Oyun tarihinin en sayko oyunlarından bir tanesi ile karşı karşıyayız. Postal 2 aklınıza gelebilecek her türlü şeyle dalga geçen, oyunun her bir aşamasının göndermelerle dolu olduğu ve aklınıza hayalinize sığmayacak pek çok absürt olay yaşadığınız ama güldürme ve keyiflendirme potansiyelinin yüksek olduğu bir içeriğe sahip. En çokta anlamsız bir şaşkınlığa büründürüyor sizi.

Paradise adı verilen kasaba da 1 hafta geçiriyoruz. Her gün yapmamız gereken özünde basit görünen günlük işlerimiz var. Fakat bu işleri yapmak için uğraşırken başımıza bu küçük kasabaya tezat şekilde büyük işler açılıyor ya da kendimizi bir kaosun ortasına itilmiş şekilde buluyoruz. Günler geçtikçe kasaba tuhaflaşmaya ve en sonunda işler tahmin edeceğinizin çok çok ötesinde bir boyuta varıyor.

Paradise kasabasında varmamız gereken lokasyonlara ilerlerken epey bir vakit geçiriyoruz. Bu süreçte kasaba ahalisiyle girişeceğiniz etkileşimler, karşılaşacağınız dumurluk olaylar, insanların size gösterdikleri reaksiyonlar gülmenize sebep olacaktır. Sahip olunan inançlar, toplululuklar ve düşünce yapılarıyla aşırının ötesinde geçilen dalgalara tanık olacak ve belki de başka oyunda denk gelemeyeceğiniz tüm psikopatça davranışları bu oyunda yapabileceksiniz.

Oldukça fazla silah çeşitliliğine sahip fakat başlarda çok basit silahlara erişim sağlayabiliyorken, günler ilerledikçe bu çeşitlilik artmaya başlıyor. Oyunda pek çok yere gizlenmiş gizli silahların olduğunu da söylemek gerek. Silahların çoğunun kendine has bir hissiyatı var. Bazılarını kullanmak tarzınıza göre oldukça keyifli olabilir.

Oyunun sahip olduğu başarımlarda oyunun kendisi gibi sayko. Başarım toplamayı seven biri olarak kazanmaya çalışırken en keyif aldığım başarımlar Postal 2'nin sahip oldukları oldu. %60'ını elde etmek kolay iken %30u için biraz çaba harcamak gerekiyor. Geriye kalan %10 ise oyunu tekrar bitirmeniz için sizi bir meydan okumaya sokuyor ya da oyunu zor modda bitirmenizi istiyor.

Postal 2'yi sahip olduğu Paradise Lost dlcsi ile birlikte almanızı tavsiye ederim. Paradise Lost ayrı bir oyun yada Postal 2,5 olarak düşünülebilir ve Postal 2 'den daha fazla keyif aldığımı söylemem gerek. Paradise Lost dlcsi oyunda geçirdiğimiz ilk haftadan sonra gelen haftayı konu alıyor ve 5 gün sürüyor ama dolu dolu bir 5 gün. Oyun bittikten sonrada ne oynadım lan ben ifadenizle bir süre baş başa kalıyorsunuz.

Oyunun dalga geçtiği tüm değerlere alınmaca gücenmece duymayacaksanız, boşlukta hissediyorsanız ve o boşluk kadar boş ama hoş bir şeyler gidişata paralel kafanızda bir kara delik açsın istiyorsanız aradığınız kan işte burada.
Publicada em 8 de julho de 2018. Última edição em 8 de julho de 2018.
Você achou esta análise útil? Sim Não Engraçada Premiar
9 pessoas acharam esta análise útil
32.9 horas registradas
Bu türün öncüsü denilebilecek Telltales Game'in herhangi bir oyununu ya da varsa başka yapımcıların oyunlarını henüz oynamadığım için LiS'in bu tür üzerine herhangi bir yenilik getirip getirmediği hakkında ya da kıyaslama konusunda yorumda bulunamayacağım ve değerlendirmem tamamen oyunun kendi içerisinde olacak.

Life is Strange yüklenen açılış ekranına eşlik eden açılış müziği ile içime işlemeye başladığında, ruha dokunan bir oyunla karşılaşacağım öngörüsüne kapıldım. Oyunu bitirdiğim zamanda bu öngörünün yersiz olmadığını görüyorum. İnsanın içine farklı duygularla işleyen, kırılganlaştıran yoğun bir anlatıma sahip Life is Strange.

Daha öncesinde bir OYUN ile karşılaşacağımı belirten cümlemin içinde bulunan - büyük yazmamdan da anlaşılacağı üzere - bir kelimeye açıklık getirmek istiyorum. Oyundan ziyade uzun soluklu bir interaktif film ile karşı karşıyayız. Oyun çoğunlukla ilerleyen hikaye üzerinde kırılma noktası olarak belirlediği yerlerde ciddi bir karar vermemizi istiyor. Seçim yapmakta çoğu zaman ciddi zorluk yaşadım. Karar vermem gerçekten zor oldu. Oyunu bir kere bitirdiğim için bu kararların ciddi farklar yaratıp yaratmadığı konusunda tam bir deneyimim yok. Bu kırılma noktaları dışında bazen ana hikayeye etki etmesede hikayeyi süsleyen yan kararlar da vermek gerekiyor. Bunların özellikle ilerleyen bölümlerde oyunu tatlandıran sonuçlar doğurduğuna şahit oldum.

Oyun sık sık çevredeki öğelerle ve insanlarla etkileşime girmenizi ve keşfetmenizi istiyor. Bunun üzerine düştüğünüz de başlangıçtan itibaren karşılaştığınız ve ilk izlenimde bulunduğunuz insanları yavaş yavaş içeriden tanımaya ve ana karakterimizin eğitim gördüğü Blackwell Akademisi'nde de iyi kötü nelerin döndüğünü de anlamaya başlıyoruz. Bunun hikayeyinin derinliği ve etkileyiciliği üzerinde pay sahibi olduğunu düşünüyorum. Yüzeysel olarak oynayan bir oyuncuyla çevreyi tanımaya çalışan bir oyuncu aynı düzeyde etkilenmeyecektir. Diğer yandan bölümler içinde irili ufaklı bulmacalar ile de yüzleşeceğiz. Bunların 1 tanesini beğenmediğimi -spoiler olmaması için söylemiyorum- genel zorluk seviyesinin de normalin altında olduğunu ama tatminkar kaldığımı belirteyim.

Yeni başlayan oyuncuların ana karakterimiz Max Caulfield ile çok kısa sürede bütünleşeceğini düşünüyorum. Üniversiteye yeni başlamış bir kızın hayatının belli bir kesitinden sonra ona eşlik ederken o havayı bir erkek olarak çok çabuk yakaladım. Oyun bu konuda iyi bir iş çıkarmış. Çevredeki nesnelerle ve insanlarla etkileşime girerken karakterimizin kendi iç sesiyle düşüncelerini aktarması onu tanımak ve onun gibi düşünmek noktasında çok yardımcı oluyor. Karakterle bütünleşmeyi sağlayan en temel unsurda bu zaten.

Grafiklerin çok tatlı olduğunu söylemem gerek. Bir yandan güzel bir gerçeklik sunarken, nesneleri yakından incelediğinizde de kendine has bir kaplamasının olduğunu göreceksiniz. Fotoğrafların çizimleri, doğanın ve gökyüzünün tasviri kısaca Arcadia Bay oyuna, hikayeye yakışan bir renk tonu ve grafik ile sunulmuş.

Oyuna eşlik etmesi için tercih edilen müzikler oldukça dokunaklı. Oyun atmosferini oldukça yoğunlaştıran, kulakların pasını açan, oyun bittikten sonra da dinlemenize vesile olacak kaliteli müziklere sahip.
Şunuda şöyle köşeye ataçlamak isterim: https://www.youtube.com/watch?v=O4N4RhbvvKM

Oynayın efendim kesinlikle oynayın. Bu hikayeyi ve atmosferi yaşayın ve oyunun size dokunmasına izin verin. Eğer hikaye sizi ele geçirebilirse tarifsiz bir duygu ile ayrılacaksınız oyundan.
No Emoji!!!!
Publicada em 2 de julho de 2018. Última edição em 15 de julho de 2018.
Você achou esta análise útil? Sim Não Engraçada Premiar
2 pessoas acharam esta análise útil
17.7 horas registradas (16.7 horas no momento da análise)
Half Life serisini düzgün bir şekilde oynamak şu zamana kadar nasip olmadı. Sadece çok oyunculu modunu arkadaşlarla oynamak için girdiğim şuursuz zamanlarımda bir kere hikayesine bakmak için açmış en azından o efsane giriş sahnesine tanık olmuş ama korktuğum için devamını getirememiştim :)
Evrenle düzgün bir şekilde tanışmam Portal serisiyle oldu. Aperture Science'ın derinliklerine daldıkça artan merakımla evreni araştırmaya başladım. Her hikaye, her teori, her soru beni ortak bir noktaya çıkarıyordu: Black Mesa. Herşeyin başladığı yer olan Half Life serisini oynamak için artan isteğimi hali hazırda kütüphanemde olan Half Life 2 ile gerçekleştirmeye karar verdim.

Öncelikle fiyatından bahsetmek istiyorum. Eğer Orange Box alırsanız çok çok cuzi bir fiyata bildiğiniz çikolata parasına bu şaheseri ve devam oyunlarını alabiliyorsunuz. Yanında ayrıyetten Portal oyununa da sahip oluyorsunuz. Eğer Half-Life Complete paketini alırsanız da ilk oyunlar ve onun dlcleri de dahil olmak üzere serinin tamamını yine çok uygun bir fiyata edinmek mümkün.

Grafikler için diyeceğim tek şey günümüzde bile hala göze batmayan ve oynanabilirliği bozmayan aksine güçlendiren bir yapıya sahip olması. Karakter modellemeleri, fizik motoru, patlama efektleri hepsi yıllara yenilmeyecek bir kıvamda. Beni oyun konusunda oldukça heyecanlandıran bir konu bu çünkü oyuna belli bir beklenti olmadan başlıyorsunuz. Üstüne "grafiklere uyum sağlayabilir miyim?" ikilemleriyle girdiğiniz de tüm bu negatifliklerin silinmesi oyun başladıktan sonra çevreye attığınız ilk bakışın, size tepki veren ilk yüz animasyonunun ardından "vaay be adamlar yapmış lan" şaşkınlığıyla yok oluyor.

Oyundaki silahı ateşleme ve vuruş hissiyatının biraz yavan olduğunu düşünüyorum. Onu vermiyor özellikle arka plandan müziği arkanıza alıp, senaryonun ilerleyişinden gelen gazla da düşmanlarınıza giriştiğinizde tek eksik kalan şey kullandığınız silahın hissiyat eksikliği oluyor.

Şimdi ilk oyunu ve dlclerini tam olarak oynamamış olsam bile 2. oyuna başlamadan o ana kadar neler olduğunu öğrenmek için gerekli araştırmamı yaptım. Bu bile oldukça doyurucu ve keyifliydi ki hem portaldan hem 1. oyunun hikayesinden aldığım gazla 2. oyuna senaryo açısından oldukça istekli ve meraklı başladım. Oyunu bitirdiğimde de oldukça tatminkar kaldığımı söylemem gerek. Barney, Alyx, Eli, Dog gibi karakterlerle tanışmak, G-Man'in gizemi, direnişle omuz omuza mücadele vermek, Ravenholm'da yaşadığım korku ve gerilim, Citadel kısımları ve tabi ki bütünüyle oldukça güzeldi. Sağlam bir bilim kurgu serisi olduğunu düşünüyorum.

Son zamanlarda ara ara eski yapımlara oyun oynadığım zamanlarda yer veriyorum. Bitirdiklerimin çoğuna gönül listemde hep yer açtım ve hepsi için "bunları zamanında oynamak vardı bee" dedim. Half Life için bahsettiklerimle ilgili düşüncelerimin bir tık daha üstünde hissediyorum. Önümüzde ki süreçte fırsat bulduğumda 1. oyunu sadece internetten öğrenmiş olmakla kalmayıp onuda oynayarak serimi kusursuz şekilde tamamlayacağım.

Şiddetle öneriyorum. İndirim zamanı cüzdanınıza bile dokunmayacak fiyattan alın oynayın. Eğer grafiklere takılmadan sıkıntısız oyun keyfinize bakabiliyorsanız - seriye tersten girmiş bir kardeşiniz olarak - ilk oyundan başlamanızı da parmak basarak öneriyorum.
Publicada em 24 de maio de 2018. Última edição em 24 de maio de 2018.
Você achou esta análise útil? Sim Não Engraçada Premiar
43 pessoas acharam esta análise útil
2 pessoas acharam esta análise engraçada
200.6 horas registradas
ETS2 ilk çıktığı zamanlarda Almanya'yı odak alan, Orta ve Batı Avrupa'nın bir kısmını içeriğinde barındıran bir haritaya sahipti. Daha sonrasında doğuya genişleme paketi geldi. Oyunun çıkış haritasının, özellikle Almanya'nın yer yer kendini tekrarlayan coğrafyasından çıkıp daha zengin bir içeriğe giriş yaptık. Başarılıydı ama yine de eksikti. Daha sonraki genişleme paketi İskandinavya ile oldu. Bu en heyecan verici genişleme paketlerinden biridir. Diğer bölgelerle kıyaslandığında şahane bir coğrafyası ve fark edilir bir emek olduğunu görüyorsunuz. Tekrarlamayan kendine has özellikleri olan şehirler, yollar, değişen sert coğrafi şekiller. Oyunu sevenlere ilaç gibi gelmiş ve heyecanı tekrar alevlendirmişti. 3. genişleme paketi ise Fransa ile oldu. Fransa dlc'si İskandinavya'da ki ruhu sürdürmeyi başardı ve en güncel genişleme paketi İtalya içinde bunu söylemek mümkün. Oyunun ilk haritası ülkelerin ruhunu yansıtmakta eksik. Kendini tekrar eden şehirler, bölgeler, yollar, şirketler. Sonraki dlc bölgelerine gittiğinizde ise ülkelere, şehirlere has dokuları görüyorsunuz. Yerel şirketler, bölgelere uygun taşınabilir yükler, köyler ve daha nicesi. Harita noktasında yapacağım tek olumsuz yorum harita fiyatları olur. Nankörlük yapma diyebilirsiniz evet katılıyorum hakkını veriyor gerçekten ama bir tık daha aşağıda olabilir ya da eski haritalar indirim zamanları daha olgun bir indirim alsa daha güzel olabilir. Şahsi fikrimdir.

ETS 2 devamlı güncelleme alan ve kendini geliştiren, yukarıda bahsettiğim harita genişlemeleri yanında pek çok oyun içi düzeltmeyi de zamanla oyun yapısına yediren ve simülasyon gerçekliğini adım adım yukarı çeken bir oyun. Türk oyuncuların dört gözle beklediği şey ise oyunun resmi sürümüne eklenecek olası bir Türkiye haritası. Tabi Balkanlar, İber Yarımadası, Avrupa'nın daha doğusu yahut olası remakelerden sıra gelirse :)

Kendimize ait bir nakliyat şirketi kurarak ufak bir garaja ama büyük hedeflere sahip olduğumuz bir başlangıç yapıyoruz. Diğer şirketlerin geçici şoförlüğünü yapıp para biriktirebilir ya da kredi çekip kendi aracımızı alıp ilk andan itibaren kendi şirketimizin serüvenine atılabiliriz. Amacımız Avrupa'nın en büyük nakliyat ağını kendi şirket çatımızda kurmak.

Oyun içinde pek çok araç markası ve her marka altında da 6 ya da daha fazla model bulunmakta. Her bir modelin içini ve dışını istediğimiz gibi kişiselleştirmemize imkan sağlayan zengin bir modifiye içeriği var. Oyun içinde level atlayarak ya da bazı kabin aksesuar ve boya dlcleri ile de bu zenginliği katlamak mümkün. Aracımızı klavye kontrolüyle sürebileceğimiz gibi bağlayacağımız direksiyon setiyle de bambaşka bir sürüş deneyimi yaşamak mümkün. Ayrıca geniş sürüş ayarı seçenekleriyle fren gücünden, direksiyon hassasiyetine, vites tercihlerinden ayna, koltuk ayarlarına varana kadar herşeyi en rahat şekilde kişiselleştirebiliyoruz.

Yükünüzü alıp yola çıkıp şehirlerarası yollara bağlandıktan, arka planda hassasiyetle ayarlayıp oyuna yedirdiğiniz ses düzeyiyle radyonuzu ya da playlistinizi açtıktan sonra arkanıza yaslanıp yola odaklandığınız anın verdiği keyif bambaşka oluyor. Bir yandan yol boyunca karşılaştığınız manzarayı izliyor bir yandan yola odaklanıp kazasız belasız bir şekilde yükünüzü teslim etmeye çabalıyorsunuz. Gökyüzünde güneşin doğuşunu yada batışını görmek, ufka doğru tepelerin üzerinden bakınca uzanan tarlaları ve tek tük evleri görmek, bir çizgiden sonra şehre yaklaştığınızı gösteren o kulelerin tepeleriyle başlayan bölgesel değişimlere tanık olmak, para gişeleri, uyku faktörü, hava muhalefetleri, ana yollar ve ara yollar arasındaki tecrübe farkları istemsizce sizde her yeri gezme hissiyatı uyandırıyor, en yorgun anlarınızda bile arkanıza yaslanıp bir teslimatlıkta olsa oynama isteği veriyor.

Navigasyon kullanarak yolunuzu bulmak oldukça kolay. Oyun keyfini bir tık üst seviyeye çıkarmak için yaptığım eylem; yola çıkmadan önce haritayı açıp rotam hakkında ana hatları ufak notlar halinde telefonda not ediyorum ve daha sonrasında bu notları rehber alarak tabelalarla navigasyon kullanmadan yolumu buluyorum. Açıkçası keyifli bir deneyim sunuyor.

Oyunun Atölye içeriği sayesinde topluluk yapımı yeni araç modelleri, modifiye parçaları ayrıca topluluk sitelerin de bulabileceğiniz pek çok yeni harita ve daha nicesiyle oyunun default halinden sıkılsak dahi bize yeni tecrübeler ettirecek pek çok şey var.

Oyunun resmi haritası bize oldukça uzun bir oyun süresi sunuyor. Bunu başarsak ya da oyunun %60ını keşfettikten sonra yavaştan sıkılsak dahi bize oyuna ilk başlarken ki hissiyatı verecek bir harita modu da tanıtmak istiyorum.
-ProMods Map-
O kadar güzel çevre detaylarına sahiptir ki bu mod her noktada durup bir foto çekilmeden yapamazsınız. Yolların birebir gerçek çevre modellerinden alınıp konmasının yanı sıra şahane trafik düzenlemelerine sahiptir. Bazı şehirlerin simge yapılarını da kendinden beklenmeyecek şekilde barındırması resmi haritaya taş çıkartıyor. Şehirler zaten çok detaylı ve güzel. Yollarda karşılaşabileceğiniz bir ton olay dışında, izlemeye doyamayacağınız pek çok manzaraya da sahip. Bu harita modunda lastik eritmeden ETS2 kariyerinize son vermeyin.

Ve son olarak bu kadar oyun deneyiminin üzerine yapacağınız son şeyse multiplayer modunu denemek olur. Burası apayrı bir dünya. Arkadaşlarınızla toplanıp konvoylar oluşturup sohbet ederek keyifli dakikalar geçirebileceğiniz gibi, tek başınıza da epey zaman geçirmeniz mümkün. Bir gece vakti ıssız yolda karşıdan gelen araçla selektör yaparak ya da kornayla selamlaşmanızın verdiği keyif bir yana, bol trafikli duisburg- calais yollarında geçireceğiniz zor zamanlar bir yana, f1 pilotluğuna soyunan oyuncular bir yana hani anlatılmaz bir deneyimlemek yaşamak lazım.

Euro Truck Simulator 2, simülasyon dünyasının en eğlenceli ve rahatlatıcı oyunlarından biri olabilir. Şöyle inceleyelim; soruyorlar :
-Oyunda ne yapıyorsun?
-Aracı yükleyip uzun yol yapıyorsun. Yükü teslim ediyorsun.
-Bu kadar mı hep aynı şey mi?
-Evet.

Oyunun özeti budur aslında ama yukarıda anlattıklarımız içerisine girenlerin yaşadıklarıdır, oyunu sevme sebepleridir. Harika bir ortam, harika bir oyun deneyimi. Euro Truck Simulator 2 her yönüyle önereceğim bir simülasyon oyunudur....
Publicada em 23 de fevereiro de 2018. Última edição em 1 de dezembro.
Você achou esta análise útil? Sim Não Engraçada Premiar
3 pessoas acharam esta análise útil
4.8 horas registradas
Hero of The Kingdom indirim döneminde 1.5 lira gibi cüzi bir miktara alabileceğiniz ve 5 saate yakın bir oyun deneyimi sunabilecek içeriğe sahip. Point&Click olarak ilerleyen gizli objeleri içeriğinde barındıran ve rpg öğesini de baya baya size hissettiren bir yapısı var.

Türkçe dil seçeneğine de sahip olması büyük avantaj. Hikaye anlatım dili epey masalsı. Basit eğlence tanımına tam uyan bir oyun. Hikayeye giriştikten sonra sizi baya baya sürüklüyor hatta tek bir oturuşta dahi bitirtir kendini.

Ana hikaye bir koldan ilerlerken küçüklü büyüklü yan görevler sıkıştırılmış çevreye. Bunlarla uğraşması da keyifli açıkçası. Her yönüyle içeriği tutarlı, yedirilmiş bir orta çağ dönemi fantezisi.

Başarımları kazanmak oldukça kolay. Hikaye ilerledikçe teker teker açılıyorlar. Bir kısmını açmak için tabi biraz çaba göstermek gerekiyor. Ama çoğu oyunun yanında bu uğraş bir hiç.

Grafiklere gelirsek oldukça tatlı ve tarzına göre de detaylı yapılmış. Tatlı sade grafikler. Fakat gizli nesneler de bulmak için haritayı taradığımız bir point click oyunu oynadığımızı göz önüne alırsak insanı kör edecek ufaklıkta olduğunu da söylemeden edemem. Bu en ciddi olumsuzluklarından biri bana göre.

Oyunun müzikleri güzel fakat geçişleri iyi ayarlanmamış ve kısa aralıklarla tekrar ediyor. İlerleyen süreçte müzik sesini yavaş yavaş kısıyorsunuz.

Çoğu oyuncu profilinin oyunun sürükleyiciliğini yakalayacağından ve keyif alacağından eminim. Yorucu olmayan bu güzel kısa serüvene ortak olmak için indirim dönemlerinde alınıp oynanması tavsiye olunur.
Publicada em 23 de fevereiro de 2018.
Você achou esta análise útil? Sim Não Engraçada Premiar
9 pessoas acharam esta análise útil
13.3 horas registradas (11.3 horas no momento da análise)
Portal serisi benim için farklı bir yere sahip. Oyun dünyasında kendine has mekaniklere sahip olmasıyla, Half-Life evreninde geçmesiyle, tadından yenmeyen sürükleyici hikayesiyle ve kaliteli bulmacalarıyla adı gönül listemin üst sıralarında yer almaktadır. Bu vesileyle Steam'in desteklediği topluluk yapımı Portal modları, denemek için sabırsızlandığım oyunlara dönüşüyorlar.

İncelememe geçmeden önce Portal Stories: Mel oynadığım Portal evrenine ait 3. mod.
*Portal 1 modu olan Rexaura oyuna değişik bir mekanik kazandırıyor ve oldukça güçlü bulmacalara sahip ama şahsi açımdan finali de oldukça zayıf.
*Portal 2 modu olan Thinking with Time Machine ise oyuna şahane bir başlangıç yapıyor. Ardından bu şahane başlangıcı öyle bir mekanikle destekliyor ki oyunun çerçevesi değişiyor. En az Rexaura kadar zor bulmacalara sahip ve bıraktığı tat da şahane. İyiki oynamışım diyorsunuz. Bu iki modu oynamadıysanız ve Portal evrenine ilgiliyseniz şiddetle ikisini de oynamanızı tavsiye ediyorum.


Gelelim esas konumuza: " Portal Stories : Mel "

Evet. Modu indirme sırasına sokanlar boyutunu gördüğünde bir acaba gitgeli yaşıyor. Bir moda göre oldukça fazla boyuta sahip olduğundan oynamayı ertelemek ya da hiç oynamamak gibi kararlar alınmasına yol açabilir. Ben epey bir erteledim oynamayı. Fakat önerim şudur ki ertelemeyin, indirin. Oynamaya başladıktan sonra kesinlikle hakkını verecektir.

Başlangıç sahnesi, oyun geçmişinizde eski oyunlara da (hani böyle 2000lere :) ) yer olmuşsa, bir yerlerden size tanıdık gelecek ve gülümsetecektir. Daha sonrasında sizi karşılayan mekanların Portal mimarisine ve stiline sadık kalınarak nasıl güzel tasarlandığına tanık olacaksınız. Özellikle sanatsal çizimler, posterlere bayıldım. Bütünlüğe baktığımız da özenli bir çalışmanın kokusunu alıyoruz.

Oyun Portal 2'ye taş çıkarır vaziyette. "Ahanda alın size Portal 3" diye oyun çıkış yapmış olsaydı hiç sırıtmazdı. Daha öncesinde Thinking with Time Machine için Portal 3 benzetmesini kullanmıştım ama bu oyuna kesinlikle daha çok yakışıyor. Hikayesi Portal 2 nin kayıp bazı parçalarını tamamlar vaziyette.

Bulmacaları şu ana kadar oynadığım en zor Portal bulmacalarını içeriyor. Bazen kutu gibi bir mekanda nasıl zengin bulmaca içeriği çıkardıklarına hayret edebilirsiniz. Oldukça düşündürücüler. Bu süreçte ayrıca hoş tınılı müziklerinde size eşlik ettiğini belirtmemde fayda var. Müzikler kaliteli. Heyecanın yükselip alçalmasına uygun olarak duygu çıkışlarınıza senkronize olacak geçişlere sahipler.

Bir kaç olumsuzluktan bahsedeyim:
-Haritaların detaylı ve kalabalık olmasından kaynaklandığını düşünüyorum, fps düşüşleri olabiliyor. Bilgisayar yer yer zorlanıyor.
-Müzikler hususunda yaşadığım tek sıkıntı zorlu düşündürücü bulmacalardan bahsettik hani; İşte bu bulmacaların içerisinde 30 dakika belki 40 dakika kaybolduğunuz zaman müziklerin de kendini tekrar etmesi sinir bozucu olabiliyor. Fakat bunu çok ufak bir serzeniş olarak algılayın.

Bu modda emeği geçen herkesin ellerinden öpüyorum. Şahane iş başarmışlar. Oynayın, oynattırın efenim.
Publicada em 24 de dezembro de 2017. Última edição em 24 de dezembro de 2017.
Você achou esta análise útil? Sim Não Engraçada Premiar
23 pessoas acharam esta análise útil
30.6 horas registradas (23.7 horas no momento da análise)
"Savaş... Savaş Asla Değişmez." 1997'de Fallout işte bu sözlerle başladı. Oyunun bitiş cümlesi de en az başlangıç cümlesi kadar bilindi, oyunla beraber anıldı.

Dile kolay çıkışını gerçekleştirmesinin üzerinden 20 yıl geçmiş. Oyunu ilk kez oynamam da 20. yılına denk geliyor. Kendi açımdan talihsizlik olarak görüyorum ama kendimi şanslı saydığım noktalar da yok değil. Zamanın bu süreçte Fallout'ta eskittiği tek şeyse grafik ama onun bile oldukça sağlam bir senaryo ve beraberinde sunduğu özgürlükle kapatılması pek mümkün. Size öylesine bir özgürlük sunar ki bu oyun; Wasteland'in acımasız çorak topraklarında atıldığınız macerada herhangi bir senaryoyu 3-4 bilemediniz 5 şekilde bitirmek mümkün olur bazen. İster iyi ister kötü kararlar alırsınız ve oyun her şekilde yolunu bulur ve her seferinde apayrı bir hikaye yazarsınız. Verdiğiniz kararların etkilerini de tüm Wasteland hisseder ve size de hissettirir. Üstelik sahip olduğu kara mizah ve pek çok göndermesiyle güzel anlar yaşatacaktır.

Fallout zamanına göre öylesine güzel karakter gelişim setlerine sahiptir ki(aslında günümüz pek çok oyununa bile hala kök söktürür) karakterinizin gelişim süreciyle bir sorunun üstesinden bu sahip olduğunuz özellikler baz alınarak bam güm girişerek, hitap yeteneğinizle ikna ederek, belki de bir ninja gibi süzülüp işi sessiz bitirerek tamamlamak mümkün olur. 1997 çıkışlı Fallout'un bu başarılı yönleriyle klasikleşmesine ve adının oyun tarihinde bir mihenk taşı olmasına yeter.



Oyunla ilgili önerilerime geçeyim:

+Grafik takıntısı olmayıp kaliteli yapımlar arayan arkadaşlar varsa kaçırmasınlar. Fallout post-apokaliptik temalı bir açık dünyada geçen, sıra tabanlı dövüş sistemine dayanan izometrik görüş açılı bir rol yapma oyunu. Bu tarzların en az birinden hoşlanıyorsanız kesinlikle kaçmayacak bir oyun.

+Oynaması zor bir oyun olduğu konusunda anlaşalım. Ana görevi odak alarak gitmek isterseniz size yardımcı olacak pek bir açıklama, yön gösterecek bir navigasyon yok. Tamamen oyunda konuştuğunuz kişilerden öğrendiklerinizi birleştirerek ve mekanların varlığını onlardan öğrenerek ilerleyeceksiniz. Tamamen size bırakılmış bir serbestlikten bahsediyoruz.

+Orta düzey hatta daha altında ingilizce bilginiz varsa, ara sıra sözlük yardımıyla da konuşmaları anlamanız mümkün. Oyun size pek yön göstermeyeceği için ipuçları ve keywordleri unutmamak adına bir not defteri ya da uygulaması kullanmanızı da tavsiye ederim. Daha güzel bir oyun deneyimi sunuyor.

+Bol bol save alın.

+Başlayacağınız karakterin tam olarak nelerde uzman olduğunu iyi okuyun. Size yatkın olan ve zevk alacağınız tarza uygun karakterle başlayın. Karakteri seçtikten sonra karakter sayfanızdaki özellikleri inceleyin. SPECIAL, Perklere bir kere güzelce göz gezdirin ve bir gelişim planı çıkarın. İlerleyen safhalar da faydasını epey görürsünüz ve oyun keyfiniz ile gidişat sekteye uğramaz.

+Oyun başında ilk dövüşlerinize çıktığınızda vuruşları ıskalamanız çok normal. Sonuçta wasteland'e ilk kez ayak basıyorsunuz. Kısa süre sonra bu ıskalamaları neredeyse görmeyecek kıvama geliyorsunuz. Bu kısım çoğu oyuncunun hele de bizimki gibi sabırsız bir oyuncu topluluğunun serüvenini başlamadan bitiriyor.


Evet, eski grafiklerle eski bir oyun ama tatmin edici hikayesi ve kıyamet sonrası temasıyla nostajiyi köklerinde yaşatacaktır. Kesinlikle öneriyorum.
Publicada em 15 de dezembro de 2017. Última edição em 15 de dezembro de 2017.
Você achou esta análise útil? Sim Não Engraçada Premiar
5 pessoas acharam esta análise útil
7.4 horas registradas
Bana Shadow Warrior Classic'i oynattıran etken, zamanla zihnimde büyüyen nostalji boşluğunu kapatma arzusuydu. Bu kaçamak arayışı sonucunda Shadow Warrior ile tanıştım. Açıkça söylemek gerekirse oynadığım en keyifli klasiklerden olmaya aday kendisi. Oyunun çıktığı tarihlerde Shadow Warrior'ı oynamış bir neslin bu oyuna nasıl bir gözle baktığını tahmin etmek pek mümkün. Oyunun sonunu görmek gibi bir amacım olmamasına rağmen farkında olmadan oyunu bitirdim ve her bölüm, her dövüş ayrı bir keyif verdi. Öğrendiğim kadarıyla Duke Nukem'da aynı geliştiricinin oyunuymuş ve onu oynamama da vesile olacak.

+Kahramanımız Lo Wang'in kullandığı silahlara ve etkileşime girdiği nesnelere verdiği cevaplar oldukça güzel. İnsanı yer yer güldürüyor. Kendisi mizahı güçlü acımasız bir karakter.
+Silahların kullanımı ve hissiyatı gayet hoş. Başlarda alışmakta zorlanıyorsunuz fakat bir süre sonra nişan almak kolaylaşıyor.
+Her bir bölüm zindan mantığında tasarlanmış. Genel olarak detaylı ve güzel yapıları var. Düşmanlarınla yüzleş, ilerlemeni sağlayacak eşyaları (anahtar vs.) bulmak için gerekli bulmacaları çöz ve tekrar düşmanlarınla yüzleş şeklinde bir ilerleyişi var. Bahsettiğim bulmacaların bir kaç tanesi fazla bunaltıcı olabiliyor. Oyunun çevrede sakladığı şeyler için çok geniş düşünmek şart her an her yerden bir gizli geçiş açmak mümkün. Gizli geçitlerden bahsetmişken oyunda pek çokta gizli alan mevcut. Bunları bulmak içinde gözünüzü dört açmak şart. Gayet güzel ödüllendirilebilirsiniz.
+Müziklerin bir kısmı güzel (Boss Savaşları'nda olanlar)

-Belli müzikler kısa bir süreçte tekrar ettiği için sinir bozucu olabiliyor bu sesleri kısık tutmakta fayda var.
-Kontrollerin bir kısmı konusunda tam bilgi yok. Misal bazı özel yardımcı itemleri kullanmak için Q, E, Z, X, N gibi tuşlar kullanılıyor. Oynayacaklar için yardımcı olur deneyerek öğrenebilirsiniz. Ben çoğunu kullanmadım.
-Karakterin bakış açısı çok sınırlı başlarda bazı bünyeler içinde mide bulandırıcı olabilir ama alışma süreci oldukça kısa

Bazı ek detaylar daha verip kapanışı yapıyorum.
*Bol bol kayıt alarak ilerlemekte fayda var. Ölürseniz tüm ilerlemeniz gider ve oyunda her an ölmeniz mümkün.
*Bazı parçaları bulmak çok zor olabiliyor. Oynanışı bozmamak adına verdiğiniz tüm çabalarınızdan sonra sonuç alamadıysanız internetten yardım almakta fayda var.
*Oyundaki amacımızı ve hikayesini wikisinden ya da ufak bir araştırmayla öğrenmeniz mümkün tavsiye ederim.

Şahane bir oyun olmuştur benim nezdimde. Üstelik bedavayken oynamanızı kesinlikle tavsiye ederim. Ücretli ve geliştirilmiş sürümü içinde Shadow Warrior Classic Redux a bakabilirsiniz.
Keyifli oyunlar.
Publicada em 7 de dezembro de 2017. Última edição em 7 de dezembro de 2017.
Você achou esta análise útil? Sim Não Engraçada Premiar
30 pessoas acharam esta análise útil
1 pessoa achou esta análise engraçada
7.9 horas registradas (4.0 horas no momento da análise)
Back to Bed, Bob adındaki uyurgezer bir amcamızın güvenli bir şekilde yatağına dönebilmesi için farklı bir yaratık formunda (adı Subob) kendi bedenine gardiyanlık yaptığı bir sürrealist bulmaca oyunu. Bob'un dipsiz boşluklardan düşmesine engel olmaya çalışırken, bir yandan da uykusuna zarar verecek diğer tehlikeli faktörlerden kendisini uzak tutmaya çalışıyoruz.

Oyun, içlerinde 15 bölüm içeren 2 ayrı kısımdan oluşuyor. Toplam 30 ayrı seviye var diyebililiriz. Bölümler oldukça kolay bir çizgide ilerlemekte. Bölümlerin çoğunu hiç zorlanmadan bitirmek mümkün. İlerleyen bazı bölümlerde düşünmenin yanında hızlı kararlar almak gerektiği için becerinizi de sınıyorsunuz. Tahmini şekilde oyunu bu noktaya kadar 2-3 saatte bitirmek mümkün. Daha sonrasında Nightmare dediğimiz oyun zorluğunu bir tık daha üste taşıyan ama bölümlerin değişmediği mod açılıyor. Normal oyundan farkı ise yatak odasının kapısını açmak için belirtilen sayıda anahtarları toplamak gerek. Bu anahtarları Bob'un başına herhangi birşey gelmeden alıp kapıya vararak hareket zincirini kırmadan halletmek gerekiyor. Oyunun bu kısmını normaline göre daha bir zevkle oynadığımı söylemem gerek.

Back to Bed'in en hoş detayları aslına bakarsanız bölüm dizaynlarında var olan sanatsallık. Bu konuda referans olarak M. C. Escher'ın özellikle bölüm mimarisinde "Escher's Grativity" mantığından ilham alınması; Salvador Dali konusunda en iyi örnek -ki benim de en hoşuma gidendir- The Persistence of Memory ve oyun boyu kullanmakta olduğumuz elmanın da Rene Magritte eserlerinden çağrışım uyandırdığını söylemek mümkün. Aslına bakarsanız çok daha fazlası mevcut. Buna arka plandaki bazı diyaloglar dahi dahil.

Bölüm zorluğunun genel olarak kolay olmasını ve kısa oyun süresini hesaba katsakta oyunun boş bir oyun olduğunu düşünmüyorum. Bahsettiğim olumsuzluğa rağmen oynaması zevkliydi bu benim için güzel bir artı. Ayrıyetten güzel düşünülmüş sürreal yapısı, referansları yakalanmayı bekleyen ince hatlarıyla bakabilen gözler için oyun kendisini ufak bir araştırmaya da itiyor. Tavsiye ediyorum.
Publicada em 24 de novembro de 2017. Última edição em 24 de novembro de 2017.
Você achou esta análise útil? Sim Não Engraçada Premiar
6 pessoas acharam esta análise útil
1 pessoa achou esta análise engraçada
1,007.7 horas registradas (561.7 horas no momento da análise)
Análise do CS:GO
CS hayatıma ilk kez 2003lerin başında girdi. O günden bugüne alakalı alakasız pek çok sürümünü ve modlu hallerini oynama tecrübesi edindim. Uzun süreler adını zikretmediğim zamanlar olsa dahi bir şekilde yolum CS serisinin her oyunuyla çakıştı ve o yol sonunda CS:GO ya kadar da geldi.

CS:GO nun seri için gelmiş geçmiş en iyi oyun olduğunu düşünüyorum. Serisinin doruk noktası ama ne kadar iyi olursa olsun içine etmeyi başaran pek çok detayda var malesef. Bunda büyük payı topluluk, geri kalan azımsanmayacak payıda şirket alıyor.

Öncelikle ne kadar CS oynamış olursanız olun oyuna ilk kez başlıyorsanız bir alışma sürecinden geçeceksiniz. Geçmiş deneyimlerinize ve yeteneğinize göre en iyi 10 saatte en kötü ihtimalle de 60-70 saatte rekabetçi atacak kıvama gelirsiniz.

Grafiklere değinmek gerekirse tüm seri içinde oldukça şahane bir noktada. Hatta şu an mağaza sayfasında ki resimlerden dahi bir tık daha iyi durumda. Çevre ve silah detayları fazlasıyla iyileştirilmiş. Bildiğimiz o tüm klasik cs haritaları ayrı birer tada sahip.

Oyuna ilk girdiğinizde sizi ilk karşılayacak olan "eğlence modları" olacak. Ölüm Maçı, Silah Yarışı ve Yıkımdan oluşan bu bölüme zevkinize ve o an ki tercihinize göre deneyim kazanmak, rekabetçi öncesi ısınmak ve belki de sadece kafa dağıtmak için gireceksiniz. Bunun dışında binlerce değişik özellik barındıran topluluk sunucuları da mevcut.

Oyunda silahların standart görünümlerini değiştirebiliyorsunuz. Silah skinlerini ve kasaları haftalık drop haklarınız ile düşürebilirsiniz. Oyunun parasını hatta daha fazlasını çıkarmak mümkün.

Rekabetçi mod 30 rounddan oluşan, bomba kurma ve rehine kurtarma görevlerinin herhangi birinin gerçekleştirildiği, dost ateşinin açık olduğu, 5vs5 ten oluşan maçlardır. Rekabetçi maçlara ilk kez gireceksek 10 maçlık bir ilk lig yerleştirme sürecinden geçiyoruz. Oldukça gıcık eden bir süreç bu. Her 2 winde bir 24 saat beklemeniz gerekiyor. Bu kanser bölümü geçip ligimiz belli olduktan sonra böyle bir kısıtlama olmuyor.

İşte dananın kuyruğu da burada kopuyor, sıkıntılar da buradan sonra başlıyor. Ne kadar güzel anlattık dimi buraya kadar. İlk kez okuyan biri olun yada öyle gibi düşünün insanın bir alası geliyor :).

Oyunda en büyük pasta payına rekabetçi maçlar sahip. Bir kez başladınız mı zaten oyunda ondan başkasını görmüyorsunuz. Diğer herşey tırı vırı gelmeye başlıyor. Maçlar maçları kovalıyor. Bir maç hayatınızın en iyi maçıyken, sonraki gün daha iyisini yaşıyorsunuz, 1 hafta sonra daha da iyisi derken saatler saatleri kovalıyor çift haneler üç hanelere ulaşıyor. Önce her hafta bağımlılık pompalayan ve yükselen ibre bu süreçte pek çok tatsız olayla yüzleşildikçe belli bir noktadan sonra da yavaş yavaş alçalmaya başlıyor ve en son öyle bir noktaya geliyor ki aslında içten içe seviyorsunuz, oyunun güzel olduğunu biliyorsunuz ama sövmeye ve uzaklaşmaya başlıyorsunuz. Peki nedir bunlara yol açan sorunlar gelin inceleyelim.

Ana maddemiz Toxic topluluk. Sayısız şekilde senaryoyla karşınıza çıkar bunlar. Öncelikle milletler kategorisinde inceleyelim. İlk sırayı Ruslar almaktadır. Siz canınızı dişinize taksanız takımı sırtlasanız dahi ilk hatanız da sizi kötüleyecek, yeri geldiğinde sövecek, çığırtkanlık yapacak, rusyanın tomorrowland müziklerine kulaklarınızı maruz bırakacak, takıma taktik verecek ama kendisi sabrilik yapacak, rushlayacak sonra bir daha rushlayacaklar. Bu süreçte de Rusyanın tüm argo jargonunu size öğreteceklerdir. 2. sırayı malesef biz almaktayız. Özellikle bizim kitlenin yarısından biraz çoğu buna sebep olmakta. Eğer bir maç bu bahsettiğim kitleye denk geldiyseniz. Sövecek, roundu alsanız da sövecek. Takımı taktikleyenseniz taktiğinize sövecek, takıma sıfır katkıyla ölmüş izleyici kamerasından sizi izlerken ve siz eli almak için ter dökerken aiminize ve bilumum aklınıza gelecek her değerinize sövecek. Bu kitle çok çabuk öfkelendiği ve oyunu 3-5 el içinde sabote ettiği için malesef itibarımız özellikle toplulukta Ruslara bakılan bakış açısını aratmıyor. 3. Sırada ise polonyalı veletler var. Aşırı ama aşırı çığırtkanlar ve ses telleri bir kızın çığlığından farksız. Küfür etmeseler dahi çok konuştuklarından siz ve kalan 3 kişinin tüm konsantresini bozacak kadar potansiyelliler. Tabi her milletin kötüsü her milletin iyisi var. Irkçısından tut sarhoşuna kadar oyunda geçirdiğiniz süreçte karşılaşacaksınız.
Altı üstü bir oyunda 9 kişi ile eşleşiyorsunuz ama her Allah'ın oyunun da devamlı bir AFK oyuncuya maruz kalmanız mümkün. Daha 1. rounddan 2 kişi kaldığımız bir maçım var ki oldukça kötü bir deneyimdi. AFKlarla pek çok kez yüzleşeceksiniz ve en kötüsü ise yetenek olarak takımların oldukça dengeli olduğu ve kazandığınız maçta bir anda AFK vermek.
En kötü sorun ise maalesef ki hile. İşte bu oyunun tüm zevkini direk yok ediyor. Öyle hileler var ki hile kullanıp kullanmadığını dahi anlayamıyorsunuz çoğu zaman ama hissediyorsunuz işte ters giden birşey var. Önceleri ters giden şeyleri doğru şekilde hissederken bir süre sonra öyle bir melankoli haline sokuyor ki sizi aslında atıyorum bir maç gerçekten hile yok ama hileli varmış gibi gelmeye başlıyor. İşte en kötüsü de bu oluyor. O noktada oyun zevk vermiyor. Böyle bir süreç yaşadım ve 4 ay oyundan uzak kaldım. Sonra tekrar döndüm. 2017 Eylül sonuna kadar tekrar oynadım ve şimdi yine aynı durumdayım ve oyunu neredeyse oynamaz düzeydeyim. Hilenin önüne geçilemiyor. Değişik çalışmaları olsa da şirketin maalesef bunlar yetersiz. İşte Valve'ın payıda burada. Oyuna öksüz evlat gibi davranıyor.

Kapanışı yapmadan son bir anekdottan bahsedeyim. Bu oyunu oynatan esas olay arkadaş faktörü. Arkadaş çok önemli. Yalnız başıma kaldığım zamanlar da oyun beni kendinden saydığım faktörler sebebiyle çok hızlı soğutuyor. Arkadaşlarla girdiğiniz de rekabetçi, eğlence haritaları, atölye haritaları, operasyonlar kısaca her şey çoğu zaman zevkli dakikalar geçirmenizi vaat ediyor. Tek Tabancayım diyorsanız oyun belli bir noktadan sonra bilmelisiniz ki bir hiç. Ama herşeye rağmen oyunu tavsiye edeceğim öncelikle oyunun parasını her halükarda droplar ile çıkarmak mümkün ve rekabetçi mod yokmuş gibi düşünsek dahi oyunda vakit geçirtecek pek çok etken var.
Publicada em 30 de setembro de 2017. Última edição em 30 de setembro de 2017.
Você achou esta análise útil? Sim Não Engraçada Premiar
< 1  2  3  4 >
Exibindo entradas 11–20 de 32